ORDU, KRİTİK BİR NOKTADA MI?
Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı(ÇEKÜL) Başkanı Prof. Dr. Metin SÖZEN, Vali Orhan DÜZGÜN’ün dâveti üzerine geldiği Ordu’da çeşitli incelemelerde bulunduktan sonra, geçtiğimiz Cumartesi gün de TESK OTEL’de ORDU, TÂRİHÎ ve TABİÎ ZENGİNLİKLERİNİ NASIL KORUYABİLİR? konulu çok faydalı bir konferans verdi.
Kürsüye ilk gelen Belediye Başkanımız Sn. Seyit TORUN Bey; “Târihî değerlerimizin kıymeti keşke daha önceden algılanabilseydi! Şehir, yaşayanlarıyla bir yere gelebilir. Geçmişiyle berâber yaşamak isteyenler sâhip çıkarlarsa çok iyi olacak. Çünkü, varlıklarımız gitgide kayboluyor. Acele etmek gerekir!” diyerek, işadamlarını çevre ve târih başlığı altında kendilerine destek olmaya çağırdı.
Vâlimiz Orhan DÜZGÜN de; “Târihî varlıklar, yıkılıp plâza yapılması gereken yerler değil, korunması gereken yerlerdir. 10 binâmız restorasyona hak kazandı. Sivil mîmârî örneklere sâhip çıkılmalıdır” cümleleriyle özetlenebilecek açıklamaların ardından misâfir konuşmacıyı mikrofona dâvet etti.
Gerçekleştirdiği ve öncülük ettiği çalışmalarla ülkemiz için bir değer konumuna yükselmiş, Cumhurbaşkanımız Mh. Abdullâh GÜL’ü ziyâretlerinde, yeni anayasanın ilk maddesinin, Türkiye bir kültür ülkesidir şeklinde düzenlenmesini teklif ederek târih, doğa ve kültürün önemine çarpıcı bir vurgu yapmış olan Sn. Prof. Metin SÖZEN’in sözlerinden, tespit edebildiklerimizi, ayrıntıya girmeden, –bölük-pörçük de olsa- buraya almakla yetineceğiz:
“Çok mutlu ve umutlu bir üç gün geçirdim Ordu’da.”
“Vâli Orhan DÜZGÜN Beyle çok öncelerden tanışıyoruz. Çok yerde karşılaştık.
O bakanlık elemanı olarak, ben de bu ve benzeri gezilerdeydim. Şimdi de burada.
Vâli Bey’den başka, Belediye Başkanımız da bizlere eşlik ettiler çoğu defâ. Kabakdağı,
Ilıca, Fatsa, Bolaman gibi yerlere uğradık. Gözlemlerde bulunduk.Tesbitler yaptık.
Şehirde, Nüfus Müdürlüğü binasını gördük. Daha sonra sırasıyla tarihi Saray Hamamı, Paşaoğlu Etnoğrafya Müzesi, Sağralar Konağı, Sıtkıcan Caddesi ile Menekşe ve Furtun Sokak’taki tescilli binaları inceledik.
Boztepe’ye de çıktık ama, Ordu’ya bakamadık! Çünkü SİS vardı!
Sis en büyük varlığınız. Sizler de sis gibisiniz; kapalı ama, aynı zamanda gizemli.
“İNSAN YAŞADIĞI YERE BENZER!” diyor Edip AKBAYRAM dostumuz.
Yaşadığı doğa, insanı etkiler. Onun karakterine bürünür.
Karadenizli müthiş bir topluluk. Şunu dünyâda başarabilen nâdir halklardan birisiniz:
Bu yamaçlarda, böylesine dağınık bir vaziyette doğayla mücâdele herkesin kârı değil.
Doğayla iç içe, yalnız başınıza, dikine yaşama örneğisiniz. Ancak sizler, üstünüze gelince, altında uyuyorsunuz! Ağacınız çok. Ahşap işçiliğinde teksiniz. Ancak, farkında değilsiniz.
Sâhili korumalısınız. Dağdan denize zenginsiniz. DAĞ, DENİZ, KARADENİZ!
Önce kültürü korumadıkça hedefi belirleyemezsiniz. Bu gün toprağa olan ihtiyâç apaçık!
Çünkü, artık anladık ki; KÖYLER YAŞAMALIDIR! Silkelenme başlamalı.
Topraktan kopan insan şehrin varoşlarında kaybolmaya mahkumdur.
Köylerde bile kültürel çabalar yaygınlaştı. Çok güzel. Dönüşüm açık ve sevindirici.
Gayretlerimizle ülkeyi bu gün böyle bir kültürel noktaya taşıdık. Bu dönem ara dönem.
Biz ülke olarak uygarlıklar ve de düşünceler geçidindeyiz.
Bizde neler olmaz; kıyımızda-köşelerimizde neler bulunmaz?
Şurası da bir gerçek ki; Türk toplumu sarsılmadan uyanmıyor ve de kalkınmıyor.
Batum’dan Sinop’a kritik bir noktadayız. Ordu bu anlamda, uçurumun kenarında.
50’lerden beri geliyorum buralara. Meselâ 71’de geldim gözlemci olarak.
O zamanlardan bu yana inanılmaz derecede çirkinleşme olmuş. Genel hava bozulmuş.
3-5 sene sonra mevcut ta kaybedilebilir. Bu işi çabuklaştırın. Mevcudu koruyun. Çünkü;
Kale düşerse kent düşer;
Çarşı düşerse bereket düşer;
Mahalle düşerse cemiyet düşer!
Bu gün Ordu niye böyle? Neler yapabiliriz? 3-5 eve el koyamıyorsak bu iş olmaz.
Geleceği iyi plânlamalı ve elimizi çabuk tutmalıyız! Ordu’nun her şeyi var.
Projeye ihtiyaç var; tanıtıma gerek yok. Tanıtım aslâ propaganda değildir.
Tanıtım kimlik ve somut mîrastır. Meselâ, Mesûdiyeliler bir araya geliyorlar.
Hiçbir şey yapmasalar da birliktelik önemli. Bu işlerin içerisinde Üniversite de olmalı.
Şu anda Ordu’nun gönüllülük ve dayanışmaya ihtiyâcı var. Tanıtım kendiliğinden gelir.
Dayanışmayan ve hâtıralarını tâzelemeyen toplumlar devamlılığını koruyamaz.
Herkes olmalı, katkıda bulunmalı. Biz ÇEKÜL olarak bunlara öncülük yapıyoruz.
Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma Vakfı’yız. Zaman acımasız; geçip gidiyor.
Biz size her anlamda yardıma hazırız. Siz üzerinize düşeni yapın. Gerisi gelir…
Bir daha Ordu’ya geldiğimde çok mesâfe alınmış olduğunu görmek isterim!”
Kaynaşmış, kenetlenmiş bir millet olarak kalmak istiyorsak SÖZEN Hoca’ya kulak vermemiz gerekiyor. Sözün özü, istikbâl göklerdedir ama, oraya yükselmek, sıçrama yapmak için, ayağımızın bastığı yerin, yâni köklerin sağlam olması gerekiyor.
Sözen Hoca’ya, şehrimizde gerçekleştirdiği kültür yolculuğu, yaptığı uyarılar ve getirdiği açılımlardan dolayı teşekkür ediyoruz. Bizim de özel önem atfettiğimiz, sık sık değindiğimiz bu ve benzeri konulardaki düşüncelerimizi, sizlerle paylaşmaya, buradan da alacağımız ipuçlarıyla yeni yorum ve tekliflerimizi sunmaya devâm edeceğiz inşâllâh, ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
11.05.2010