Menü

Anket

Sitemizi Beğendiniz mi?
Evet (%73,9)
Hayır (%20,0)
Kararsız (%5,93)

Toplam Oy: 219

Tüm Anketler

Takvim

« Aralık - 2025

»

PT SL ÇŞ CM CT PZ
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

İstatistikler

 Toplam Hit: 4608196
 Sitede Aktif: 8
 Ip: 172.70.100.73
 Browser: Default - 0.0
 Toplam Kategori: 20
 Toplam Blog: 561
 Toplam Yorum: 28
 Toplam Resim: 6
 Toplam Mesaj: 17

Etiket Bulutu

15 Temmuz 2016 Cumâ Dirilişi adayname aile âile Akdeniz Üniversitesi akrostiş anı Antalya Antalya Palas aşık edebiyatı ÂŞIK EDEBİYATI BABA başbakan başkanlık Bedford, Araba sevdası Biyografi cami cemaat cemiyet chp cuma cumhurbaşkanı çocuk edebiyatı Çocuk Edebiyâtı ÇOCUK ŞİİRLERİ dede deneme DÎNÎ ŞİİRLER DİNİ-MİLLİ ŞİİRLER DÖRTLÜK edebiyat eleştiri eymür eymür köyü eymürname GÜZELLEME halk şiiri halk şiri HÂTIRA hâtıralar HAYAT HİKÂYESİ HECE HECE VEZNİ hiciv İMAM-HATİP PİLÂV GÜNLERİ işkence KADİR GECESİ KÂFİYE komşu ülkeler koşma köy yazıları köyname lüleburgaz MANİ Manzum Fıkralar mızrap NÂMELER Nasreddin Hoca NURİ KAHRAMAN okul edebiyatı ordu ordu hayat ordu hayat gazetesi ordu imam-hatip Palace Palas RAMAZAN RAMAZAN EDEBİYATI recep tayyip erdoğan siyâset şiir toplum türkiye ulubey Yalçın Yüksel Yeni Türkiye zulüm

MIZRAP 2009

Bu Kategoriye Ait Blogları Rss İle Takip Et
Mar`12
25
VAY-NÂME
MIZRAP 2009

Yorumlar(0)

VAY-NÂME

 

Makam için, mevkî için dostluğu

Ateşe verip de yakanlara vay!

Kurularak, kardeş kanı üstüne

Zafer madalyası takanlara vay!

 

Büyük-küçük, sevgi-saygı demeden

Hatır-gönül, kuşku-kaygı demeden

Dîn-diyânet, dâvâ, duygu demeden

Güven binâsını yıkanlara vay!

 

Bir iş yapmış gibi şımaranlara

Ziyâfet verip, dernek kuranlara

Halkın parasıyla kuduranlara

Ağza yetim hakkı tıkanlara vay!

 

Menfaat olunca ölçü şaşıyor

Hak-hukuk diyen de haddi aşıyor

Lâkin herkes, ölene dek  yaşıyor!

Zâlimlere arka çıkanlara vay!

 

Yaşayanlar; kulaksızca, gözsüzce

Hükm’edenler asâletsiz, özsüzce

Aldırmadan yaptığına, yüzsüzce

Dağ-taş, köşe-bucak sekenlere vay!

 

Kan deyip, can deyip taraf tutanlar

Kâlbi hep “yanlar”dan yana atanlar!

Sonra utanmadan tafra satanlar;

Emânete kurşun sıkanlara vay!

 

Mârifetmiş gibi pişkincesine

Havalı-cıvalı, şişkincesine

Geçtiği yollara, düşküncesine

Fitne-fücur-fesat ekenlere vay!

 

Bir fânîyim; sonum ölüm demeden

Hak için haklıya gülümsemeden

Halkın hatırını önemsemeden

Nefret heykelleri dikenlere vay!

 

Ununu elemiş, asmaz eleği

Gezip-dolaştığı avcı yeleği

Davulu yanında, hem dümbeleği

Hırslı sofralara çökenlere vay!

 

Şâir,  muhâlefet  gider hoşuna

Yazarsın, söylersin; hepsi boşuna

El yaman, bey karıştırmaz işine

Doğrucu Davut’luk çekenlere  vay!

 

Dilsiz şeytan olmak istemeyenler

Kaleme sarılıp, dile gelenler

Kaç köyden kovulur; bilir bilenler!

Haksızlığa boyun bükenlere vay!

 

Nûrânî, yazması-çizmesi kolay

Kaç zulmü önledin, hadi bana say!

Bir örnek bile yok; gerisi nanay!

Yapılmadık dili dökenlere vay!

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

13.10.2009


Mar`12
25
BİR YÜREK DÖRT ACI
MIZRAP 2009

Yorumlar(0)

BİR YÜREK DÖRT ACI

Mâlumunuz, hafta sonu bu kentin sâkinleri olarak hep birlikte 4 yiğit evlâdımızı genç yaşlarında ebediyete uğurladık. Yavrularımız, geçtiğimiz Perşembe günü bir gezi dönüşü Giresun Harşit havzasında seyrettikleri bir anda akşama yakın saatlerde geçirdikleri kazâ sonucu vefât etmişlerdi. Hiç beklenmedik anda gelen bu haber şehrimize bir alev topu gibi düşmüştü. Bu olay, anne-baba ve akrabalar başta olmak üzere herkesin yüreğini dağladı.

Haberlere yansıdığı kadarıyle bir âilemiz, birisi evli olmak üzere iki çocuğunu birden, diğeri de iki çocuğundan birini kaybetmişti. İki kardeşin kuzeni olan diğerinin de âilesinin tek çocuğu olduğu söyleniyordu. Sizin anlayacağınız, acı büyüğün büyüğüydü! Anne-babalar ve yakınlar çok büyük bir imtihanla karşı karşıyaydılar.

Cumartesi günü Başöğretmen İlköğretim Okulu önünde sessiz, derin ve ağırbaşlı bir merâsim icrâ edildi. Ali DÜZGÜN ve Tâlip CAN Bey hocalarımız gerek âilelere, gerekse cenâze merâsimine gelen dost, akrabâ ve komşulara, protokole böyle bir durum karşısında mümine yakışan duruş noktasında gerekli rehberliği en güzel şekliyle yaptılar. Bunun bir imtihan olduğunu, müminin tavrının ancak teslîmiyet olacağını iknâ diliyle vurguladılar. Herkesi sabra ve sükûnete dâvet ettiler.

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele!” (Bakara:155 )

Yüce Rabbimiz gençlerimize rahmet, geride kalanlara da sabr-ı cemîller ihsân eylesin inşâllâh. Şâirin dediği gibi:

Cânı cânan dilemiş vermemek olmaz ey dil;

Ne nîza eyleyelim, ol ne senindir ne benim!

FUZÛLÎ

4 tabut önünde, katılımı ve teslîmiyetiyle dolu dolu bir mâneviyât yaşandı o gün. Herkes olayı, mümine yakışan bir vakarla karşıladı. Hoca arkadaşlarımızın Peygâmberimiz (sav)in diliyle ifâde ettiği gibi, bu 4 genç sessiz-sedâsız olarak oradakilere her şeyi en yüksek sesle haykırıyorlardı zâten:

“SANA VÂİZ OLARAK ÖLÜM YETER!”

Öğretmen hocalarımız, gençleri tanıdıklarını, onların millî-mânevî değerlerle mücehhez inançlı çocuklar olduklarını, ölüm şekilleri îtibârıyle de şehit sayılacaklarını belirttiler. İnşâllâh hepimiz, yarın onlarla sevdikleri ve sevdiğimiz, âlemlere rahmet sevgili peygâmberimiz Hz. Muhammed (sav)’in komşuluğunda buluşmayı umuyoruz. Bu da bizim için tesellîlerin en büyüğüdür! dediler. Âyetler okudular, Hadisler naklettiler, şiirler söylediler. İslâm büyüklerinin sözlerinden örnekler verdiler:

“Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min, Allâh’ına günahsız, tertemiz kavuşuncaya kadar başından, çoluk-çocuğundan, malından belâ eksik olmaz.”

TİRMİZÎ

Bakara:156 O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler
157 İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır Ve doğru yolu bulanlar da onlardır
           Ölüm, korku, açlık, mal azlığı, fakirlik, hastalık; bunların hepsi birer imtihandır Bunlar dünya hayatının ayrılmaz parçalarıdır, hiç kimse bunlardan birisine yakalanmaktan kurtulamaz En sonunda herkes ölecektir İnanan akıllı kişi, bunları Kur’an’a göre anlayıp değerlendirendir

Çocukluk arkadaşı olan, ikisi kardeş bu dört genç dünyâ hayâtını birlikte paylaştıkları gibi âhiret yolculuğuna da berâber çıktılar. Sanki, “Kişi sevdiği ile berâberdir” hadîsinin çarpıcı bir örneğini veriyor gibiydiler. Değerleriyle barışık ve onların birer FERHAT’ı olma emelinde olan bu gençlerimizin, inandıkları değerlerle orada buluşacaklarına inanıyoruz. Hak’tan gelen EMRE uyarak koyuldukları bu yolculuklarının onları âlemlere rahmet efendimiz Muhammed MUSTAFÂ(sav)in komşuluğu UTKU’suna erdireceğine inanıyoruz.

Bundan sonrası için de ışığımız ve güvencemiz, her zaman olduğu gibi yine O:

Bakara:153 “Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir
           
Sabır, sabır, sabır! Söylemesi kolay, kendisi hiç de değil ama, tek çıkar yol bu. İlâhî reçete bu. Tekrar, gençlerimize rahmet, yüreğine ateş düşen yakınlarına da sabr-ı cemîller, sonuç îtibâriyle de hepimiz için mağfiretler diliyorum ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

11.10.2009


Mar`12
25
SUSADIM, ÇEŞMEYE VARMAZ OLAYDIM
MIZRAP 2009

Yorumlar(0)

“SUSADIM, ÇEŞMEYE VARMAZ OLAYDIM!”

Dün sözünü ettiğim, Îsâ ÖNER Ağabey’in o gün radyodan dinleyip sıcağı sıcağına kısaca anlatmaya çalıştığı kıssayı araştırdım. Gerçekten ibretâmizdi ve o günlerde bizim de dikkât çekmeye çalıştığımız bir husûsla ilgili olabilecek mâhiyetteydi. Ayrıca, şehrimizde gelişen ve normal bürokratik teâmüllerle çelişen sıra dışı tavırlara karşı çarpıcı bir uyarıcılığı söz konusuydu.

Bu kıssayı ilgililerle o günlerde paylaşmak isterdim. Belki etkisi olurdu da bunca kâlp kırıklıklarına sebep olunmazdı. Çünkü, bize göre ortada bir mağdur vardı ve derdini kimseye anlatamıyordu. Anlatmaya çalışanların da lâfları ağızlarına tıkanıyordu. Mağdur, en sonunda gerilimi daha fazla tırmandırmayı anlamsız buldu ve işi Allâh’a havâle etti. Belki bedduâ etmedi ama gönül koymuş olmalıydı.

Emekli olduktan sonra, daha memuriyetinin teri soğumadan ardından gelişen olayları hepiniz biliyorsunuz. Belki, bu kıssayı da biliyorsunuz ama, bu gün onu sizlerle paylaşmanın tam zamânı gibi gözüküyor. Müsâdenizle arzedeyim:

Erzurum'un büyük velîsi İbrahim Hakkı hazretleri daha küçükken âilesi onu, iyi bir terbiye alıp kâmil bir insan olarak yetişmesi için İsmâil Fakîrullah hazretlerine teslim eder. Çocukluğu Fakîrullah hazretlerinin yanında geçen İbrahim Hakkı, bir gün eline aldığı bir testiyle çeşmeye gider, doldururken oraya gelen bir atlı:

-Çekil bakayım önümden be çocuk!

diye İbrahim Hakkı hazretlerini azarlayarak atını çeşmeye sürer. O da testisini alıp bir kenara çekilmeye uğraşırken kendisini zâlim adamın hışmından zor kurtarır... Bu esnada at da, testiye çarparak kırılmasına sebep olur. Çâresiz çocuk, ağlar hâlde hocasının huzuruna gelir ve:

-Çeşmeden su alırken atını koşturarak gelen biri, atını üzerime sürdü. Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de tepeletip kırdı! der. Hocası sorar:

-Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi?

-Hayır, hiçbir şey söylemedim.

-Çabuk git ve o adama bir-iki lâf söyle!.

İbrahim Hakkı hazretleri gider, çeşmenin başında atını tımar etmeye başlayan adamın yanına varıp bekler. Fakat bir türlü terbiyesini bozup da:

-Benim testimi niye kırdın zâlim adam?!

diyemez. Dönüp geldiğinde hocası Fakîrullah hazretleri sorar:

-Ona bir şeyler söyleyebildin mi?

-Söyleyemedim efendim; niyetlendim, lâkin bir türlü dilimi çevirip de ağır bir söz sarf edemedim!

Hocası bağırır:

-Sana diyorum, çabuk git ve o adama bir şeyler söyle, mukabele et! Yoksa sonu felâket!..

İbrahim Hakkı hazretleri bu defa kararlı olarak koşup çeşmenin başına gelir. Bir de ne görsün! Testisini kıran adam cansız bir hâlde. Kendi atının attığı çiftelerle çeşmenin havuzuna yuvarlanmış, upuzun yatmaktadır! Koşarak gelip, hocası İsmâil Fakîrullah hazretlerine vaziyeti anlatır. Hocası bu hâle üzülür:

-Vah vah! Bir testiye bir adam! Üzüldüm doğrusu!

Huzurundakiler bundan bir şey anlamadıklarını söyleyince, büyük velî şöyle îzah eder:

“-O atlı adam, İbrahim Hakkı'ya zulmetti. Zulme uğrayan da tek kelimeyle olsun mukâbelede bulunmadı, Zâlimi Allâh'a havâle etti. Allâh Teâlâ'nın da gayretine dokunup zâlimi cezâlandırdı. Şayet İbrahim Hakkı da onun zulmüne karşılık verip, ona bir şeyler söyleseydi, ödeşeceklerdi. Fakat İbrahim, büsbütün mazlum oldu. Bense ödeştirmek için uğraştım, ama maalesef muvaffak olamadım!”

Bu kıssanın bir tarafında meçhul bir atlı, diğer tarafında da küçücük bir çocuk var. Bu günkü olaylarla ne kadar bağdaşır, bağdaşmaz; takdiri size bırakıyorum. Ancak bu, çok da önemli değil. Benzerlik ve pay çok az da olsa, netîcede hisse hissedir.

Bu gün günlerden Cumâ. Günümüz mübârek ve bu kıssa da, -hiç olmazsa- bir Cumâ muhabbeti olsun ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

08.10.2009


Mar`12
25
ULU RADYO
MIZRAP 2009

Yorumlar(0)

“ULU” RADYO!

 


Mar`12
25
HAVA-NÂME
MIZRAP 2009

Yorumlar(0)


HAVA-NÂME

Niye havalanırsın böyle be kardeş?

Her ne ki şişirilir, iner demişler!

Harcın olmayan yere ne git, ne yerleş;

Yüce Mevlâ herkesi dener demişler!..

 

Kimisini para-pul, kimini mevkî

Kimisini uçurur şehvetin zevki

Kimisini sapıtır arkadaş sevki

En son şeytan çarpmışa döner demişler!..

 

Yakışık ve güzellik başlara belâ

Günâhlara sevk eder, kılar müptelâ!

Veren Rabbi düşünmez; şükr’etmez hâlâ;

Başıboşluk değildir, hüner demişler…

 

Şu üç günlük dünyâya aldanmak niye?

Hırslara, tamahlara dadanmak niye?

Menfaat için beşe katlanmak niye?

Bükülen büküldükçe siner demişler…

 

Yakın durdun, alâka gördün, kabardın

Yukardan yüz buldukça göklere vardın

Dost-düşman bilmez oldun, hepten şımardın

Çalım atana vebâl biner demişler!..

 

Kapılırsa bir kişi şâna şöhrete

Nasihat dinlemez ki, kim ne öğrete?

Ne lâf yetişir artık, ne söz hazrete

Gururluyu egosu yener demişler!..

 

Gayrı ne hatır-gönül, ne engel tanır

Ne yaptığı, ne yıktığından utanır!

Bu devrânı hep böyle dönecek sanır

Görmeyene neylesin fener demişler!...

 

Dostluktan, kardeşlikten demler vurulur

Sonra kuyu kazılır, tuzak kurulur

Burda her şey, güçlüden yana yorulur

Her ne ki uçar, mutlak konar demişler!..

 

Kibir, nefis, zorbalık; güç, kalabalık

Hak-hukuk tanımak yok; metod kabalık!

Arkası olan, kral; makam dükalık

Lâkin, yakanlar bir gün yanar demişler!..

 

Yapılanı anlamak hiç mümkün değil

Dünyâ senin ne malın, ne mülkün değil

Her şeye dalma; hep senin yükün değil

Halk seni zâlim diye anar demişler!..

 

Hak neden gasp edilir, yerini bulmaz?

Zâlimler şahlanır da, hızı tutulmaz

Bu dünyâda mağdurlar hiç eksik olmaz

Göz yaşları mahşerde diner demişler…

 

Elbette Hakk’ın zulme olmaz rızâsı

Çabucak gelir zâlimlerin cezâsı

Âh yükselince hükmün olmaz kazâsı

Kandilleri ânında söner demişler…

 

Kur’ân der ki; “İnsan, zalûmen cehûlâ!”

Ne çok okusa, gitse de bin okula

Göz kırpmadan öldürür, acımaz kula

Görenlerin kanları donar demişler!

 

Nûrânî, nedir böyle bu dövüş-kavga?

Tâ ilk çağlardan beri, gülüyor karga!

“Kâbil” mârifetiyle başladı dalga

Bu yaralar hep böyle kanar demişler!..


ORDU HAYAT GAZETESİ

05.10.2009


Toplam 65 Blog, 13 Sayfada Gösterilmektedir.
«« « 2 3 4 5 6 [7] 8 9 10 11 12 » »»

En Çok Okunanlar Son Yorumlananlar Hakkımda
POPÜLER MASONLAR ORDUDA (7140)
AKROSTİŞ YAZILARI (5512)
FOTOĞRAF-NÂME (5186)
MODA-NÂME (5064)
EYMÜR-NÂME 2 (4928)
EYMÜR-NÂME 1 (4652)
Bedford-nâme (4624)
Nûri KAHRAMAN (4617)
EYMÜR-NÂME 3 (4590)
BAYRAMLAŞALIM DOSTLAR! (3949)
ÜÇ ÖZTÜRK, BİR MEVLÂNÂ.. (1)
CHP-NÂME (1)
GACAROĞLU AHMET EFENDİ (1876-1962) (1)
FOTOĞRAF-NÂME (4)
37 YIL ÖNCESİ, KÖYDE BU GÜN.. (1)
NASIL BİR İL BAŞKANI? (1)
ERKAN TEMİZ BEYİN TELEFONU (1)
BİZ DE İMAM-HATİPLİYİZ Sn. ADİL AKYURT (1)
MODA-NÂME (3)
AKROSTİŞ YAZILARI (4)
 

Www.GirdapTasarim.Com Tarafından Hazırlanmıştır...