HEM AHMET, HEM BAYAZIT, HEM ŞEHİT
GüneyDoğu’da yıllardır oluşturulan çok bilinmeyenli denklemlerin ortaya çıkardığı kargaşa ortamında, tek parti iktidarının ve devlet-millet kaynaşmasının avantajlarıyla netleşme yoluna giren kaynak ve hedeflerin gösterdiği Kuzey Irak’ta nihai çözüm adına kararlı mücadele son hızıyla devam ediyor. Ama, tabiatıyla hiçbir savaş güllük gülistanlık olarak tezahür etmiyor. Hiçbir savaşın ne hikayesi, ne şiiri, ne romanı, ne filmi, ne de kendisi ölümsüz-kalımsız olmuyor. Nitekim dün de, kalpleri kora çeviren şehit haberlerinin iki yumağı da şehrimize düştü. Harekatta, eşi Ordu’lu olan Jandarma Kıdemli Üstçavuş Hüseyin DOĞAN’ın şehit haberinin üzerinden 24 saat geçmeden vatani görevini Hakkari’de yapan Ahmet BAYAZİT’in şehadet haberi de Ordu merkeze bağlı Gökömer Köyü’ndeki evine ateş düşürdü. Köy muhtarı Ali RÜZGAR’ın, “yardım toplamak suretiyle askere uğurladıklarını” ifade ettiği şehidin namazı dün öğle namazını müteakip Cumhuriyet Meydanında 10 binlerin katılımıyla yapılan tören ve kılınan namazın ardından GökÖmer Köyü’ndeki aile mezarlığında toprağa verildi. Gazetelerde yer alan ayrıntılarda görüldüğü gibi şehidin cenazesi yakınlarından başka, sivil-bürokrat tüm Orduluları üzüntüye boğdu. Dün Ordu sokakları insan seliydi. Gönüller yaslı, gözler yaşlıydı.
Başta milletimiz olmak üzere tüm müslümanlar din, iman, millet, vatan uğruna savaşmayı tarih boyunca hep büyük bir şeref olarak gördüler ve hiç düşünmeden canlarını ortaya koymaktan çekinmediler. Zira, bu onlar için Allah yolunda ya gazi ya da şehid olmak demekti. Şehitlik, inkâr edenlerin zannettiklerinin aksine, mümin gönüller için büyük bir mutluluk ve şevk kaynağıdır. Çünkü şehitler için Allah katında çok büyük vaatler vardır:
"Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah'ın lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler." (Ali Imran, 3/169-170)
Şehitlik, gerçekten ne büyük bir makam! En güzel makamlardan biri. Şehadet şerbeti içilip de mahzun olunur mu hiç ? Onlar Allah (c.c.) ve Hz. Peygamber (s.a.v.) yolunda; din, kitap, ezan, bayrak uğrunda ölenlerdir. Yüce Mevlanın adını yüceltmek ve O’nun bize lutfettiği İslam’ı, milleti, memleketi, vatanı korumak maksadıyla ölürler. Ne mutlu bir son, ne muazzam bir mevki inananlar için…
Şehitler sağdırlar. Şehitler Allah'ın misafirleridirler. Şehitler için Peygamberlerin bile gıpta ettikleri makamlar vardır. Şehitler cennette diledikleri yerlere gidebilirler. Şehitlerin şefaati makbuldür. Şehitler kıyamet gününde gördükleri ikramdan dolayı tekrar tekrar diriltilip Allah yolunda savaşarak tekrar tekrar şehid olmayı arzulamaktadırlar.
Şehitlerin efendisi Hz. Hamza (r.a.)’dır. O büyük bir aşkla yeğeni olan Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bağlıydı. O’nun cesareti dillere destandı ve hatta gördüğü hiçbir şeyden korkmazdı. Yine Hz. Hanzala (r.a.)’da Uhud Savaşından bir gün önce evlenmiş ve sabah acaba cihadı kaçırdım mı endişesiyle yıkanmadan savaş meydanına koşmuştur. Ve şehit olmuştur, O büyük sahabiyi melekler yıkamıştır. Uhud’da, Bedir’de, ve Sahabenin diğer savaşlarında savaşa savaşa şehid olan ve hepsinin de ayrı bir hikayesi bulunan nice kahramanlar vardır.
Asırlar boyu olduğu gibi, yakın tarihimizde de, adını altın harflerle yazdıran Çanakkale ve İstiklal Kahramanlarımız vardır: Yemen’ de, Kore’de, Kıbrıs’ta, Bosna’da, Somali’de ve dünyanın daha nice coğrafyalarında yazılmış destanlarımız vardır. Tarihimiz adlı adsız sayısız akahramanlarla soludur vel’hasıl. İstiklal şairimiz ; M.Akif Ersoy bu kahramanları Çanakkale Şehitleri’nin şahsında şöyle tasvir ediyor:
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor
Bir hilal uğruna YaRab ne güneşler batıyor!
Şehitliğin aynı zamanda bir nasip meselesi olduğu da unutulmamalıdır. Mesela, Hz. Halid bin Velid yaklaşık yüz savaşa katılmıştır. Savaşlarda yaklaşık yüz yara almıştı. Ancak uzun zaman sonra ölümcül hastalığa yakalandığında, cihad meydanlarında değil de yatağında öleceğini anlayan Hz. Halid (r.a.), öleceği için değil, şehit olamadığı için ağlamıştır.
Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Aksine onlar diridirler; ancak siz fark edemiyorsunuz." (Bakara, 2/154)
Şehidimizi uğurlarken kendisine sonsuz rahmet, yakınlarına ve sevenlerine sabr-ı cemiller niyaz ediyoruz. İnanıyoruz ki, gittiği gerçek alemde –inşallah- anne-babasına ve yakınlarına da şefaatçi olacaktır.
Şehidimiz AHMET BAYAZIT’a, AHMED-i Mahmud u Muhammed’e komşu, ecdadımız Sultan BAYAZIT ve Bayezid-i Bistami hazretlerine yoldaş olması temennisiyle ebedi saadetler diliyoruz.
Yine, Milli Şairimizin diliyle seslenerek sözü bitiriyoruz ves’selam:
Ey şehid oğlu şehid; isteme benden makber
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber!
ORDU HAYAT GAZETESİ
28.02.2008