Menü

Anket

Sitemizi Beğendiniz mi?
Evet (%73,9)
Hayır (%20,0)
Kararsız (%5,93)

Toplam Oy: 219

Tüm Anketler

Takvim

« Aralık - 2025

»

PT SL ÇŞ CM CT PZ
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

İstatistikler

 Toplam Hit: 4608196
 Sitede Aktif: 8
 Ip: 172.70.100.73
 Browser: Default - 0.0
 Toplam Kategori: 20
 Toplam Blog: 561
 Toplam Yorum: 28
 Toplam Resim: 6
 Toplam Mesaj: 17

Etiket Bulutu

15 Temmuz 2016 Cumâ Dirilişi adayname aile âile Akdeniz Üniversitesi akrostiş anı Antalya Antalya Palas aşık edebiyatı ÂŞIK EDEBİYATI BABA başbakan başkanlık Bedford, Araba sevdası Biyografi cami cemaat cemiyet chp cuma cumhurbaşkanı çocuk edebiyatı Çocuk Edebiyâtı ÇOCUK ŞİİRLERİ dede deneme DÎNÎ ŞİİRLER DİNİ-MİLLİ ŞİİRLER DÖRTLÜK edebiyat eleştiri eymür eymür köyü eymürname GÜZELLEME halk şiiri halk şiri HÂTIRA hâtıralar HAYAT HİKÂYESİ HECE HECE VEZNİ hiciv İMAM-HATİP PİLÂV GÜNLERİ işkence KADİR GECESİ KÂFİYE komşu ülkeler koşma köy yazıları köyname lüleburgaz MANİ Manzum Fıkralar mızrap NÂMELER Nasreddin Hoca NURİ KAHRAMAN okul edebiyatı ordu ordu hayat ordu hayat gazetesi ordu imam-hatip Palace Palas RAMAZAN RAMAZAN EDEBİYATI recep tayyip erdoğan siyâset şiir toplum türkiye ulubey Yalçın Yüksel Yeni Türkiye zulüm

MIZRAP 2009

Bu Kategoriye Ait Blogları Rss İle Takip Et
Mar`12
25
ORDU BELEDİYESİNDE NEDEN MESCİD YOK?
MIZRAP 2009

Yorumlar(0)

Sizce neden yoktur acabâ? Yoksa vardır da farkında mı değiliz?

Veyâ, hiç böyle bir şey geldi mi aklınıza?

Böyle bir problemle karşılaştınız mı ya da?

Namaz kılmak bir ihtiyaç mıdır, diye de ele alabiliriz konuyu!?

Vatandaş haklarına girer mi namaz kılabilme hakkı sizce?

 

Acabâ, belediye çalışanları arasında namaz kılan yok mu hiç?

Diyelim ki yok; vatandaşlardan da mı yok namaz kılan birileri?

Olur ya, insanlık hâli, vatandaşın işi uzar da namaz vakti daralırsa?

Su parası, çöp ya da çevre vergisini vaktinde ödemek önemlidir de

namaz borcunu zamanında ödemenin gereği yok mudur?

Şöyle 3-5 metrekarecik yer ayrılsa da, daralan vatandaş

namazını kazâya uğramaktan kurtarsa ne olur? Kıyâmet mi kopar?!

YALI CÂMİ-ORTA CÂMİ

Diyeceksiniz ki, Yalı Câmi orada, az ötede de Orta Câmi var.

Doğru. Biz de biliyoruz. Ama, kaç kişi ev varken câmiye gidiyor ki?

Hem, her şeyin olduğu Belediye’de sâdece mescidin olmaması,

bir duyarsızlık, kaâle almamazlık örneği değil midir en azından?

Bin yıldır Müslüman olan milletimize yakışıyor mu bu?

Kaldı ki zaman zaman ihtiyaç da hâsıl olmuyor değil.

Geçenlerde, bir hacı ziyâretinde tanıştığım bir belediye çalışanına

öteden beri aklıma takılan bu konuyu sordum lâf arasında.

“Hocam, tesbitiniz doğru. Kılan arkadaşlar var. Hem de oldukça.

Onlar da dışarı gidiyorlar namazlarını edâ edebilmek için.

Belki açılabilir, açılmak da isteniyordur mescid ama,

bâzı çevreler belediyeyi dâimâ ve özellikle kontrolde tutuyor.

Meselâ Ramazan’da özel olarak gelip oruçsuz oruçsuz dolaşıyorlar.

İllâ bir şeyler yiyip içiyorlar. Havaya ambargo koyuyorlar bir nevî.

Solcu başkanlar onların tantanasından çekiniyorlar.

Sağcılar da “irticâ” damgası yemekten.”

GÖZLER SEYİT TORUN’DA

Ama, artık o köprülerin altından çok sular akmış durumda şimdi.

Günler geçip devranlar döndü. “Aşağıdan yukarıdan yol göründü!”

CHP bu yaşında Kur’an Kursu tarafına doğru gitmeye başladı!

Keşke öteden beri öyle olsaydı da bu konular polemik dışında kalsaydı.

Geç oldu belki ama tertemiz oldu. Baykal Deniz’i dalga dalga yayılıyor.

Bu bağlamda Sn. Kenan ÇEBİ’den her mahalleye Kur’an Kursu sözü geldi.

Yukarıdan câmi sözü gelsin , inanıyorum ki, ona da hayır demeyecektir.

Baykal’ın CHP’si açık denizlere doğru açılmaya başladı çok şükür.

Lâikliğin dinsizlik olarak algılandığı limanları terk ediyor bir bir.

Halkıyla buluşabileceği limanlara doğru yelken açıyor.

Şimdi sıra DSP’de. Bizi ilgilendiren tarafıyla da Seyit TORUN’da.

Diğer adaylarda, ya da diğer bir ifâdeyle; her kim kazanacaksa, onda!

DERDİMİZ;FERDİMİZ!

Namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmazmış!

Eğer namazda gözü olan idârecilerimiz olsaydı durum böyle olmazdı.

Kulaklar her yerde ezan duysun diye gayret gösterirlerdi.

Bizlere yol gösterirler; daha çok câmilerimiz, daha çok minârelerimiz olurdu.

Güzel ülkemizin güzel Ordu’su en az câmili yerlerden birisi olmazdı!

Bu bir tarz, algı ve anlayış meselesidir. Dervişin fikri neyse zikri de odur.

Eğer bugün, şu noktada, böyle bir problemin farkındaysak, mesele yok.

Şâyet hâlâ böyle bir derdimiz yoksa, başımızda da, böyle bir ferdimiz olamaz!

Zîrâ  atalarımız; Allâh(cc) dağına göre kar verir demişlerdir ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

10.02.2009


Mar`12
25
KURSLAR, CÂMİLER ve BELEDİYELER
MIZRAP 2009

Yorumlar(0)

 

Seçim döneminin özelliği dolayısıyla, şehirlerin bütün meselelerinin gözden geçirilip değerlendirildiği şu günlerde böyle bir konuyu gündeme getirmek üzerimize terettüp eden bir borç gibi gözüküyor. Sizce, kurslar ve câmilerle belediyenin ne ilgisi var denilebilir mi? Aslâ denemez! Çünkü bunlar iç içe kavramlar. Sevenler ya da sevmeyenler söz konusu olabilir belki; orası ayrı konu. Seven en azından destek olur, sevmeyen de kendi hâline bırakır ya da köstek olur. Bu konudaki gözlem, değerlendirme, karar ve sorumluluk vatandaşlar olarak hepimizin!

Yezid bin Abdullâh’a;

-          Mescidimizi onaralım mı? diye sormuşlardı. O da;

-          Önce kâlplerinizi onarın. Böylece mescidlerinizi de onarmış olursunuz!

şeklinde cevap verdi. Burada söylenmek istenen, mescidlerin onarılmaması değil, işe kâlpten başlanarak meselenin özden hâlledilmesidir. Kâlpler onarılıp mescidlere bağlanınca gerisi gelmez mi? Elbette gelir! İşte başta İstanbul olmak üzere eski şehirlerimiz ortada. Adım başı câmi, adım başı mescid.

CHP AÇILDI, DSP NE ZAMAN?

Çağdaş Türkiye’nin, laiklik ilkesini çarpıtarak halkın değerlerine ters bakmasıyla ünlü, altı oklu, anlı şanlı CHP’si açılım dedi ve açıldı da açıldı. Hâlâ da devam ediyor açılmaya. Bakalım iş nereye kadar varacak?

Aslında CHP’yi ilk defâ açan, onu halkın söylemleriyle barıştıran ve onun değerlerine gösterdiği saygıyla CHP’den ayıran müteveffâ Ecevit idi. İstiklâl ve Cumhûriyet’imizin partisi söylemi ve algılaması dolayısıyla vatandaşın bir nevî vefâkârlık adına bir türlü vazgeçemediği, din düşmanlığından başka bir şeyle nitelendirilemeyecek uygulamaları sebebiyle de bir türlü tam olarak ısınamadığı CHP’yi bu yönüyle sevecen hâle getiren de oydu.  Bu yenilik ve açılımıyla halkın gönlünde taht kuran KARAOĞLAN hareketinin günümüz temsilcileri ise, maalesef oldukları yerde sayıyorlar.

SAVAŞ KANADOĞLU

Bu arada CHP, çalım mı yaptı yoksa açılım mı, şaşkınlığından dolayı kimsenin tam olarak kavrayamadığı bir takım çıkışlarla Türkiye’nin gündemine gelip oturdu yeniden. Her dönem bir şekilde gündeme gelip oturmayı iyi beceriyor CHP doğrusu. Öyle ki, bu defâ Sabih KANADOĞLU ve Vural SAVAŞ gibi isimler bile neye uğradıklarını anlayamadılar. Verdiler veriştirdiler CHP’ye. Ama, demokrasi işte; ne yaparsınız!? CHP gibi, “dediğim dedik” partileri bile yumuşatıyor; açıyor, saçıyor. Sağ olduğunu söyleyen partiler yamultulagelen demokratik gelenek adına çarşaflılarla yan yana görünmekten fellik fellik kaçarken, bizim CHP, çarşaflılara tüm dünyânın gözü önünde rozet taktı. Şimdi de CHP’li belediye başkan adayları her mahalleye Kur’an Kursu yapmayı vaat ediyorlar. Üstüne üstlük tüm kurmaylar da bu açılımı savunup destekliyorlar. Sanki CHP dinle, diyânetle ilgili her konuda der-der tepinen, bu vâdîdeki her adımı kösteklemek için, nâzik kavramlarla bir şekilde set çeken, o yıllar yılı bildiğimiz CHP değilmiş gibi.

Sevgili okuyucular, görüyorsunuz ya, Rabbimiz nelere kâdir! Bize bunları da gösteren Rabbimize sonsuz şükürler olsun! Saff Sûresi 8. âyette belirtildiği gibi;

Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.”

BIRAKIN KURSU, CÂMİ GARİBİYİZ!

Geliniz, görünüz ki, Kur’an Kursu’ndan geçtik, bizim her mahallemizde Câmi bile yok sevgili dostlar. Her mahalleye muhtar evi, sağlık ocağı açmayı ilke edinen bizler, câmiye gelince resmen yan çiziyoruz. İlçe boyutlarını kat kat geçen sitelerimizde, semtlerimizde câmi yok. Bunlar sorulmayacak mı zannediyoruz?

Kimse kusura bakmasın. Meselenin içinde birisi olarak bunu rahatlıkla söylüyorum. Ne belediyeler, ne muhtarlıklar, ne de ülke çapında sıralamaya giren zenginlerimiz bu konuda bir şey yapmıyorlar. Öncülük yapsalar, yol gösterseler, arkanızdayız deseler yetiyor. Ama böyle bir derdi, niyeti ve samîmiyeti olanlar yok ortalarda.

Allâh’ın verdiklerini hep kendilerinin kazandıklarını zannediyorlar. Aklı, zekâyı bakkaldan satın aldıklarını düşünüyor olmalılar. Bir ev yapan iki peşinde, üç yapan beş peşinde. Tapulardan dosyalar, klâsörler oluşturulurken, bir de Allâh’ın evi denen câmi yapalım, yer verelim, yol gösterelim diyen yok. Eğer aramızda böyle yöneticiler olsaydı, kamu alanlarını eşe-dosta, eften-püften gâyelere peş-keş çekme gayretinin yüzde biri kadar câmi konusunu düşünecek içi yanan dertli belediyeciler ya da müslümanlar olsaydı şimdikinin en az iki katı kadar daha fazla câmi olurdu bu şehirde.

CÂMİ ŞEHRE KARŞI MI?

Câmi olsaydı ne olurdu yâni, kötü mü olurdu? Şehir ne kaybederdi?

Bir şey kaybetmez, aksine; bir şehirde câmi ne kadar çok olursa o kadar iyidir. Neden derseniz, hem madden hem de mânen daha çok nefes alır o şehir. Çünkü câmilerin etrafı açıktır genelde. Parkıyla, bahçesiyle, mânevî havasıyla nefes aldırır çevrelerine. Gerçi Ordu’muzda var olan câmiler de sık-boğaz edilmiş. Canı çıkacak gibi. Şöyle bir genişlik, ferahlık, rahat, huzur yok. Bu gidişle madden de mânen de her yönüyle boğulmaya doğru gidiyoruz Allâh korusun!

Yöneticiler ya da etkili ve yetkililer, bu konuda bir şeyler yapmak isteyenlerin önüne de insânî boyuttan ve gerçeklikten uzak kuşbakışı krokileri seriyorlar ve oradaki derelerin her birinden olimpik havuzlar dolusu su taşıyorlar kelime değirmenlerine. Siz cevap vermeye çalışırken nefessiz, soluksuz kalıveriyorsunuz ortada! Bu işin samîmî sâhipleri yok maalesef!

Sizin anlayacağınız, her mahallesinde câmi olmayan nâdir kentlerden bir kent bizim kentimiz. Ordumuz bu anlamda yurdumuzun en garip ve mahzun illerinden biri. Hatâ kimde? Seçtiğimiz yöneticilerde mi, bizlerde mi?

Sevgili okuyucular. Şu yerel seçimler öncesinde olaylara biraz da bu pencereden bakmamız gerekir mi gerekmez mi diye kendi kendimize soralım mı sormayalım mı, ne dersiniz? Yoksa, burası Ordu, burası çağdaş bir şehir; bunlar, sonra düşünülecek, hattâ dünyâ işlerine aslâ karıştırılmayacak, öldükten sonra gündeme getirilecek(!) şeyler şeklinde mi değerlendirilmeli mesele?

SİZLERİ YORUYORUZ!

Özür dilerim; güzel Ordu’muzun yöreye özel dindarlarına bile câmi konusunu anlatmakta zorlandığımız için, bizce çok önemli bu meseleyi ortaya koyarken, biraz da kimseyi kırmamak gayretiyle lâfı çok dolaştırmak durumunda kalarak sizleri de peşimizde koşturup yoruyoruz.

Ne diyelim, çeliğine-çocuğuna, gelecek nesillerine dinlerini-diyânetlerini, kültür ve medeniyetlerini kolayca yaşayabilecekleri bir şehir bırakmak diye bir sorumluluğun farkında olmayıp, oyunu da, boyunu da geçici çıkarlar uğruna, arkadaş hatırı ya da parti taassubu çerçevesinde değerlendiren bizleri Allâh bir an evvel, hemen bu günlerde, hattâ şu atmosferde islâh eylesin de kendimize ona göre bir tavır belirleyip yol tutalım ves’selâm.

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

08.02.2009


Mar`12
25
AKPARTİNİN BAHAR YÜRÜYÜŞÜ
MIZRAP 2009

Yorumlar(0)

 AkParti Ordu İl Teşkilâtı’nın geçen gün düzenlediği aday tanıtım programı şimdiye kadar düzenlenenler içerisinde en derli-toplu olanlarından biriydi. Partinin katılımı güzel olduğu kadar, duyuru için fazla bir gürültü koparılmamasına rağmen halkın katılımı da iyiydi.

            Bakanlar ve tüm milletvekilleri oradaydı. Ankara’nın katılımı yanında, diğer aday adaylarının da orada bulunup “tek yürek” manzarası sergilemesi konuşmalardan öte bir anlam ifâde ediyordu.

            Katılımcıların Fikret TÜRKYILMAZ Bey’e gösterdiği özel ilgi ve alkış, güzel bir kadirşinaslık tezâhürüydü. FâtihHan ÜNAL  ve Halûk KARAMANOĞLU yanında aday olarak yarışmadığı hâlde Engin TEKİNTAŞ’a alkışlarla belli edilen özel ilgi de dikkâtlerden kaçmadı. Tüm bunlar, Belediye seçimi öncesi AkParti içerisindeki bütünlüğün, tek yürek oluşun, kenetlenmenin göstergeleriydi.

            AkParti Genel Merkezi’nin Ordu’ya özel bir önem atfedildiği her hâlinden belliydi. Otobüsün üzerindeki manzara Ordu AkParti’sinin ideâl manzaralarından biriydi. Bu birlik-berâberlik tablosuyla söylenilmek istenen, “Bahar ya gelecek, ya da gelecek”ti. Tüm mesajlar bu söyleme endekslenmişti.

            Bakanlarımız güzel konuştular. Meseleyi güzel ifâde ettiler. “Ayşe Bahar ÇEBİ kardeşimizi size emânet ediyoruz!” dediler. Ayşe Bahar ÇEBİ de, bu güzel kenti hep birlikte yöneteceğiz anlamı çerçevesinde yaptı konuşmasını.

            Toplantının ardından bakanlar ve milletvekilleri, Ayşe Bahar ÇEBİ ile berâber şehirde otobüs turu yaparak vatandaşları selâmlayıp kırmızı karanfil dağıttılar. Böylelikle AkParti’nin “Bahar Yürüyüşü” güzel bir günde, güzel bir performans ve organizasyonla berâber başlatılmış oldu. Bundan sonrası artık gülücüklerden öte, ciddî bir plân ve projeyle halkın arasına karışmaya, sâdece tevazûda değil, daha çok duruş, vitrin, güven ve icraatlarda yarışmaya kalıyor. Bize de “kolay gelsin, hayırlısı olsun, Allâh mahcûp etmesin” demek düşüyor gayrı…

HAMZA KARDEŞ’İN DERDİ

            Pazartesi günkü “TOMAKİN VİRAJI” adlı, Mustafa TOMAKİN’in Saâdet Partisi Ordu Belediye başkan adaylığı haberi çerçevesinde yazdığım yazının yayınlandığı gün, web sitemizi açtığımda aşağıdaki yorumla karşılaştım. İkimiz de birbirimizden habersiz olarak aynı konu etrafında dolaşmışız. Birbirimizden haberdar olmamız zâten mümkün değil. Çünkü, yorum sâhibi Hamza hangi hamza’dır bilmiyorum. Yorum şöyle:

        sayın hocam yazılarınızı mümkün olduğu kadar takip etmeye çalışıyorum.iyi niyetinize şüphem yok.yazılarınızda neden SP ye sansür uyguladığınızı anlayabilmiş değilim.kaldı ki insanların ak partinin adayını beğenmedikleri takdirde gidecekleri partinin sp olduğu ayan beyan ortada iken bu tavrınızı anlamlandıramıyorum.lütfen saadetin yeni açıklanan adayı mustafa tomakin beye de satırlarınızda yer verip ordu halkı için -olumlu ya da olumsuz- değerlendirirseniz,eminim ki birçok okurunuzun da memnuniyetine vesile olacaktır. şimdiden teşekkürler.Allaha emanet olunuz.”

       

            Sevgili Hamza Kardeş. Öncelikle ilgine ve duyarlılığına teşekkür ediyorum. Keşke herkes sizin gibi düşüncelerini gazete ve yazarlarıyla paylaşsa. Olumlu ya da olumsuz her yazı, iyi niyetle ortaya konulmak şartıyla bize güç verir. En azından okunuyor olduğunu hissettirir ve yazarı motive eder. Bunu bir defâ bilmenizi isterim. Sizin yazınız da, bu anlamda benim için bir ilk oldu aynı zamanda. Bundan dolayı da ayrıca teşekkür ediyor, sevgiler sunuyorum.

            Sevgili Kardeş; Meseleyi açıklamak gerekirse, bizler gazeteler olarak haberlere ve gündemlere göre hareket ederiz. Haberde olmayan, gündemde olmayan şeyi nasıl yazalım? Bizi bir başka yönüyle, Ordu merkezden değil de, Ünye ve Fatsa’dan daha çok haber yazmakla eleştirenler var meselâ. Haber daha çok oralardan geliyorsa bizim yapacağımız şey ne? Ordu’da olay çıkarmak mı? Onu da bizim yapma şansımız yok. Çünkü biz halim-selim insanlarız; ayrıca işlerimiz de başımızdan aşkın!

            Tıpkı bunun gibi, Saâdet Partisi icraat ortaya koydu, beyânat yayınladı da yazmadık mı? Yeter ki şehrimiz ve insanlarımız için bir şeyler yapılsın, bunu kim yaparsa yapsın değerlendirmeye hazırız. Eğer tarafsız gözle değerlendirirseniz bunun böyle olduğunu görürsünüz. 

            Hem, iktidar partisinin daha çok gündemde olması, millet vekilleriyle, bakanlarıyla hep haber konusu olmaları gâyet normâl değil mi? Bir kısım insanlar da bizi Seyit TORUN Belediyesiyle ilgili çok yayın yaptığımız konusunda eleştiriyor. Bir önceki yazımda Sn.Kenan ÇEBİ’yi yazdım. Çünkü projelerini ciddî buldum. Şehrimiz ve insanları adına gözden kaçmaması gerektiğini düşündüm.

            İşte Mustafa TOMAKİN Bey, daha gelmeden, adaylık haberi üzerine hakkında yazı yazdım. Hattâ dün ayağının tozuyla bizzat gazetemize gelerek bundan dolayı teşekkür etti. Biz de ayrıca haber bile  yaptık. Yeter ki birileri Ordu için bir şeyler yapsın. Bizi heyecanlandırsın. Bizim onu değerlendirmememiz mümkün değil. Bunun böyle bilinmesini istirham ediyor, ilginizin devâmı dileğiyle selâm ve saygılar sunuyorum sevgili kardeş…

            Son söz olarak, 29 Mart’ın milletimiz, ülkemiz, şehrimiz için samîmî ve dürüst gayret gösteren tüm insanlarımız, partilerimiz ve Ordu halkı için hayırlar getirmesini diliyoruz ves’selâm… 


ORDU HAYAT GAZETESİ

05.02.2009


Mar`12
25
KENAN ÇEBİ FARKI
MIZRAP 2009

Yorumlar(0)

1-     Öncelikle şu kadarını söyleyeyim ki, Kenan ÇEBİ’nin Ordu’daki varlığı ilk defâ bu kadar yakından hissediliyor. KILIÇDAROĞLU İstanbul’da neyse, Kenan ÇEBİ de Ordu’da o. İkisi de ciddî. İkisi de birikimli. İkisi de iddiâlı. Yanlış bilmiyorsam, ikisi de hukukçu.

2-      Sonuç alırlar ya da alamazlar; orası ayrı mesele. Ancak böyle birikimli, güçlü adayların çıkışı ve yürüyüşleri sokaklara, caddelere, belediyecilik ve siyâsete renk katacak, yeni yeni kavramlar, açılımlar kazandıracaktır.

3-     Bu anlamda Ordu adayı Kenan ÇEBİ sanki KILIÇDAROĞLU’dan biraz farklı ve bir adım daha önde gibi. Zîrâ, KILIÇDAROĞLU’yu İstanbul gibi bir yere aday yaptıran şey son günlerde ülke genelinde kazandığı popülarite. Lâkin, kendisi İstanbul’a sanki uzaydan gelmiş gibi.

4-     Kenan ÇEBİ ise hep Orduluydu. Bir hukuk adamı olmanın ötesinde çeşitli dönemlerde belediyede görev yaptı. 15 yıl gibi uzun bir süre Orduspor genel sekreterliğinde bulundu. O tam bir Ordulu yâni. Üniversite yılları hâriç şehrin havasını hemşerileriyle birlikte solumuş hep.

5-     KILIÇDAROĞLU’nun ağzı gerçekten lâf yapıyor ve iyi bir polemikçi. Kenan ÇEBİ  ise ciddiyeti, kararlılığı, yürüyüş ve duruşuyla daha sâhici, dolayısıyla daha güven verici.

KILIÇDAROĞLU, KENDİNE BAŞKA DİL ARA!

6-     KILIÇDAROĞLU çok konuşuyor, güzel lâf yetiştiriyor ama, Türkçesi iyi değil! Telâffuz hatâları var. Meselâ, DİLÂRÂ ismini bir söyleyişi vardı ki, kendisine yakıştıramadım doğrusu.

7-     Dilârâ isimli bir yavrumuzun başına gelen elîm bir olay var. Sn. KILIÇDAROĞLU bu olaydan İstanbul Belediyesi’ni sorumlu tutuyor. Ayrıntıları bilmiyorum. Bildiğim şey KILIÇDAROĞLU’nun meseleyi diline dolayıp siyâset mâlzemesi yapması. Dönüyor-dolaşıyor,

- Dil-ara kim, Dil-ara neden öldü. Belediye neredeydi?

şeklinde soruyor. Tâlihsiz yavrumuzun ismini telâffuz ederken â’ları uzatmıyor. Tekrar tekrar söyleyince de gözden kaçmayacak kuru, ruhsuz, kekre bir durum çıkıyor ortaya. Ben de gayr-i ihtiyârî olarak şöyle sesleniyorum duyduğum anda kendi kendime:

-         KILIÇDAROĞLU, kendine başka dil ara!

KENAN ÇEBİ’NİN TÜRKÇESİ

8-     Kenan ÇEBİ ise türkçeyi güzel konuşuyor. Millî-mânevî kavramlara da çok âşinâ. İyi bir okuyucu olduğu, entellektüel birikimi bulunduğu, halkının inanç ve kültürüne yabancı aydın türünden olmadığı anlaşılıyor.

9-     Kendisini ilk defâ merhum Câvit KALPAKLIOĞLU’nun cenâzesinde dinlemiştim Adliye binâsı önünde. Tâ o zaman dikkâtimi çekmişti. Kısa ve vecîz bir konuşma yapmıştı. Merhumu ve kişiliğini çok güzel özetleyen örnek bir konuşmaydı. Câvit Ağabey’le ilgili güzel bir anekdot olma adına, neden kameraya kaydetmediğime çok hayıflanmıştım. Hâlâ da, keşke denk getirebilse de, o cümleleri kâğıda dökebilse diye umarım.

10- Kenan ÇEBİ, özellikle Belediye başkan adaylığı meselesine kendisini kaptırınca iyice şahlandı gibi. Geçen haftaki yazılarımdan birinde de kısaca değindiğim gibi, televizyon programlarında çok iyi performans gösteriyor.

11- Elimdeki broşür de çok güzel hazırlanmış. Dolu dolu bir program. Oylumlu. Kim kazanır bilmiyorum, ancak kazanan kişide bir Kenan ÇEBİ birikimi ve duruşu olsun isterim.

12- Çalışmalara ilk o ve çok hızlı başladı.  Çoğunluğu bayanlardan oluşuyla farklı ve şık bir ekiple dolaşıyor. Hem sempatik hem de kararlı, dik bir yürüyüşleri var. Tebessümleri sırıtmıyor. Başkan adayının ilkeli ve seviyeli bir diyalog tarzı var

13- Böyle bir kişinin ön plâna, bir adım öne çıkıp hizmete tâlip olmasına şahsen sevindim. Ordu siyâsetini ve belediyeciliğini bir-kaç kişiye endeksleme kısırlığını fark etme imkânı bulduk Sn. Kenan ÇEBİ’nin çıkışıyla. “Memleketin ne evlâtları var, analar neler doğuruyor!” demeyi ne de çok özlemişiz!

PROJELER GÜZEL, LÂKİN…

14- Kenan ÇEBİ’nin “Ordu halkı ile birlikte üretip, birlikte yöneteceğiz…” diye başlayıp, “BELEDİYECİLİK BİZİM İŞİMİZ…” sloganıyla devam eden ve ÖNCE İNSAN başlığıyla tarzlarını temellendiren plân ve program broşürünü, en azından şöyle bir incelemenizi tavsiye ederim.

15- Program tamâmen kültür ve turizm ağırlıklı. Spordan kütüphâneye, semt evlerinden rehabilitasyon hizmetlerine, müzelerden sanat evlerine; insana, şehre ve sosyâl hayâta dönük her şey var. Diğer partilerinkini henüz görmüş değiliz. İnşâllah onları da görünce daha sağlıklı değerlendirme imkânı elde ederiz.

16- Bilinenlerden başka olarak, özellikle KENT MEYDANI PROJESİ, şehrin merkezinden Soya’ya kadar uzanan KIYI DÜZENLEMESİ PROJESİ, Fidangör-Bülbülderesi arası trafik ve ŞEHİR STADYUMU’nun yerleşim bölgeleri dışına çıkarılması gibi projeler heyecan verici.

17- Bütünüyle incelendiğinde ciddî bir çabanın, sosyâl demokrat söylemin, sol literatürün kendi çerçevesi içerisinde tutarlı bir kompozisyonun tezâhürü olan çok güzel maddeler ve ayrıntılar var broşürde. Yerel yönetimlerle ilgili kafa yoran, fikir üretmeye çalışan, sancı çeken herkesin görmesinde fayda var.

AMMA VE’LÂKİN;

18- Evet, amma ve’lâkin, tüm bu projelerin bir iktidar sinerjisine muhtaç olduğu da en az düşüncelerin güzelliği kadar gerçek. Bu fikirlerin sâdece seçimden seçime değil, her zaman dillendirilmesi şehirleşme kültürünü tek düzelikten kurtaracak, dâimâ en güzele doğru gitme seyrine ivme kazandıracaktır.

19- CHP’nin projelerinin ve çalışmalarının, diğer partilerin de ön hazırlıklarının  gösterdiği gibi, 29 Mart seçimi, öncesiyle ve sonrasıyla şehre çok şeyler katacağa benziyor. Umarız bu renkli hareketlenme sürekli ve sağlıklı bir diyalog ve canlılığın başlangıcını teşkil eder.

20- Dileğimiz, bu sürecin Ordumuzu ve yurdumuzu daha iyi ve en güzele doğru götürecek şekilde seyr etmesidir.

Sonuç îtibârıyle de buseçimin, kendimizi ve de kentimizi en hayırlı netîcelere erdirmesidir ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

03.02.2009


Mar`12
25
TOMAKİN VİRAJI
MIZRAP 2009

Yorumlar(0)

Ak Parti çevrelerince de, sonucu etkileyeceği muhakkak olarak düşünülen ve özellikle bu yönüyle merakla beklenen isim nihâyet açıklandı: Mustafa TOMAKİN.  Saâdet Partisi’nin Ordu il belediye başkan adayı hayırlı olsun. AkParti şimdi biraz daha dikkâtli olmak durumunda bize göre. Çünkü, karşısında güçlü bir aday var. Seyit TORUN’dan sonra bir de Mustafa TOMAKİN. AkParti, Belediye kadrosunu dizayn ederken kriterlerini daha iyi belirlemek, dengeleri daha bir özenle güven ve dürüstlük eksenine oturtmak zorunda. Çünkü Mustafa TOMAKİN ismi, AkParti için zorlanacakları bir sürecin habercisi. Bu isim, SP’nin Ordu’da seçime asılacağını, Ordu’lu olan genel başkanlarına kendi memleketinden güzel haberler ulaştırabilmek için ellerinden geleni yapacaklarını gösteriyor. Nitekim, geçen gün SP Ordu İl binâsında yapılan tanıtım programında söz verilen Mustafa TOMAKİN vicdanlara hitap eden duygusal bir konuşma yaptı:

“Saadetli olmak bir erdemdir.  Özellikle böyle zamanlarda en güzel ölçüdür. Refahın yolu saadetten geçer. Onun için şimdi, vefâ zamânıdır artık; saadetli olma zamanıdır. Biz gelip geçici bir heves partisi değiliz. Geçmişe bakıldığında bir çok partinin artık meydanlarda olmadığı, adının sanının bile kalmadığı görülür. Ama biz köklü bir partiyiz. Kalıcıyız ve Allâh’ın izniyle her zaman var olacağız. Biz her zaman buradaydık, bundan sonra da olacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”

Ordu Belediyesi ile ilgili plân ve projelerini önümüzdeki hafta deklare edeceklerini ve farklarını ortaya koyacaklarını açıklayan Mustafa TOMAKİN İstanbul’da yaşayan bir Ordu’lu.  Ama biz onu sık sık görebiliyoruz. Çünkü, hemen hemen Ordu’ya her gelişinde medyada yer alıyor. Canlı yayınlarda Ordu’nun meselelerini hemşerileriyle paylaşıyor. Fikir üretiyor, teklifler getiriyor. Şimdi de, başarılı genç bir işadamı olarak İstanbul tecrübe ve belediye görgüsünü memleketine taşımak istiyor. Millî Görüş’le başlayan halkla iç içe, “halka hizmet Hakk’a ibâdettir” anlayışını Ordu’ya uyarlamak istiyor. Heyecanı var. Birikimli. Atılımcı. Dürüst. Sempatik. Mütevâzı. İnsanlarla çabucak kaynaşan bir yapısı var. Mustafa TOMAKİN ismi sıradan bir isim değil sizin anlayacağınız.

Soyisim zâten bildik-tanıdık. Tomakin âilesi öteden beri sağduyu plâtformunda yer almış, millî-mânevî değerlere bağlılığıyla bilinen ve siyâsî, sosyâl, kültürel çevrelerde ağırlığı bulunan geniş, saygın ve muhâfazakâr bir âile. Meselâ, geçen dönem AkParti belediye başkan adayı olan Süleyman TOMAKİN için kimse ahlâkî anlamda zerrece olumsuz bir şey söyleyemedi. Doğruluğu, dürüstlüğü her yerde vurgulandı. Ama, partideki konumu ve büro arkadaşlarıyla ilgili yakıştırmalar, mektuplar ve üretilen bir takım fısıltılarla başkanlığı alması engellendi. Kendi içindeki ışıltıyı dışarıya yansıtamayan duruşu da fısıltıların karanlıkta kalmasına sebebiyet verdi. Lâkin, hâlâ kimse aleyhine söyleyecek zerre bir kelime bulamıyor. Demek istediğim, bu soy isim bile başlı başına bir referans seçmen için. Dolayısıyla böyle bir ismin AkParti’nin oylarını etkilemeyeceğini söyleyemeyiz.

Hiç kimse şunu unutmasın. AkParti’nin  alternatifi Saâdet Partisi’dir. Millet hizmete ve dürüstlüğe susamıştır. Geçmişte yaşanan hortumlamalardan, yolsuzluklardan gınâ getirmiştir. AkParti’ye teveccühü de bu noktadadır. AkParti bu imajını korumak zorundadır. Çünkü mesele sâdece Recep Tayyip ERDOĞAN’ın boyu-posu  değildir. Dürüstlük, çalışkanlık, kararlılık, tevâzu ve güvendir AkParti bayrağını dalgalandıran. Son Davos olayı da göstermiştir ki Sayın başbakanın kâlbiyle milletin kâlbi aynı atmaktadır. Ancak vatandaş, bu artıları fırsat bilerek Recep Tayyip ERDOĞAN imajına halel getirecek sızmalara karşı da duyarlıdır.

Viraj meselesine gelince; benim bildiğim bir DOKUZ DOLAMAÇ virajı vardı meşhur. Bir de YÂHÛDÎ virajı duyarım öteden beri. Her birinin uzun hikâyeleri ve hâtıraları vardır muhakkak. Keşke meraklı gençlerimiz olsa da araştırsalar. Mustafa TOMAKİN ismi açıklanınca da TOMAKİN VİRAJI geliverdi birden aklıma. Sanki kulağıma fısıldandı gibi. Duymuşum bir yerlerden. Nerdedir bilmem. Var mı diye sordum; var dediler. Hem de birkaç yerde varmış. Zâten eskiden, o taraflarda mevcut köylerin hiç biri yokmuş. Hepsinin adı Tomakin’miş. İşin doğrusu şimdi o virajların hiç biri de kalmış değildir. Kalanların da kıymet-i harbiyesi yoktur. Çünkü, Türkiye’nin en büyük tüneli Ordu’da artık. AkParti, yaptığı duble yollarla viraj-kıran bir iktidar oldu zâten bir bakıma. Ülkenin sâdece yollarını değil, tüm meselelerini düzlüğe çıkardı. Ama insan karakterleri değişmiyor. İnsanlar hep aynı. Her çağın kendine göre zorlukları, bâdireleri, virajları var. Dıştaki virajlar bitse bile insanın kendi içerisinde aşılmaz yokuşlar, dönülmez virajlar vardır. Ve insan olan her yerde bu böyle olmaya devam edecektir.

Netîce olarak, Ordu halkı AkParti Belediye başkan adayını benimsemiştir. Şimdi çevresinde kimlerin olduğuna bakacaktır, bakmaktadır. Tereddüdü olanlar da elbette gel-git yaşayacaklar, vitrine göre tercihlerini yapacaklardır. AkParti’nin en büyük problemi kendi virajlarıdır. Kendi içindeki virajları aşarak sağlam bir bünyeyle yola çıkabilirse ne düz dinler, ne yokuş, ne de viraj. Ancak, tekerlektir, motordur, rottur her neyse, biri bile çürük olursa, sağlam olmazsa bırakın virajı, düz yolda bile kalakalmaya mahkûm olurlar.

Kim ne derse desin, Mustafa TOMAKİN ismi Ordu için hayırlı olacaktır. Bu isim en azından, belediye adına güzel projeler sunacak, yeni kavramlar getirecek, ufuk açacak, diğer adaylara ve şehir halkına da açılımlar sağlayacaktır. Karşılarında zorlu rakîp gören diğer partiler de işi daha bir ciddîye alacaklar, daha güzel, dürüst, güven veren, nitelikli bir vitrin için kendilerini zorlayacaklardır.

Netîcede kazanan Ordu ve Ordulular olacaktır. Hepimiz için tekrar tekrar hayırlı olsun ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

01.02.2009


Toplam 65 Blog, 13 Sayfada Gösterilmektedir.
«« « 7 8 9 10 11 [12] 13 » »»

En Çok Okunanlar Son Yorumlananlar Hakkımda
POPÜLER MASONLAR ORDUDA (7140)
AKROSTİŞ YAZILARI (5512)
FOTOĞRAF-NÂME (5186)
MODA-NÂME (5064)
EYMÜR-NÂME 2 (4928)
EYMÜR-NÂME 1 (4652)
Bedford-nâme (4624)
Nûri KAHRAMAN (4617)
EYMÜR-NÂME 3 (4590)
BAYRAMLAŞALIM DOSTLAR! (3949)
ÜÇ ÖZTÜRK, BİR MEVLÂNÂ.. (1)
CHP-NÂME (1)
GACAROĞLU AHMET EFENDİ (1876-1962) (1)
FOTOĞRAF-NÂME (4)
37 YIL ÖNCESİ, KÖYDE BU GÜN.. (1)
NASIL BİR İL BAŞKANI? (1)
ERKAN TEMİZ BEYİN TELEFONU (1)
BİZ DE İMAM-HATİPLİYİZ Sn. ADİL AKYURT (1)
MODA-NÂME (3)
AKROSTİŞ YAZILARI (4)
 

Www.GirdapTasarim.Com Tarafından Hazırlanmıştır...