Menü

Anket

Sitemizi Beğendiniz mi?
Evet (%73,9)
Hayır (%20,0)
Kararsız (%5,93)

Toplam Oy: 219

Tüm Anketler

Takvim

« Aralık - 2025

»

PT SL ÇŞ CM CT PZ
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

İstatistikler

 Toplam Hit: 4607278
 Sitede Aktif: 1
 Ip: 172.71.254.37
 Browser: Default - 0.0
 Toplam Kategori: 20
 Toplam Blog: 561
 Toplam Yorum: 28
 Toplam Resim: 6
 Toplam Mesaj: 17

Etiket Bulutu

15 Temmuz 2016 Cumâ Dirilişi adayname aile âile Akdeniz Üniversitesi akrostiş anı Antalya Antalya Palas aşık edebiyatı ÂŞIK EDEBİYATI BABA başbakan başkanlık Bedford, Araba sevdası Biyografi cami cemaat cemiyet chp cuma cumhurbaşkanı çocuk edebiyatı Çocuk Edebiyâtı ÇOCUK ŞİİRLERİ dede deneme DÎNÎ ŞİİRLER DİNİ-MİLLİ ŞİİRLER DÖRTLÜK edebiyat eleştiri eymür eymür köyü eymürname GÜZELLEME halk şiiri halk şiri HÂTIRA hâtıralar HAYAT HİKÂYESİ HECE HECE VEZNİ hiciv İMAM-HATİP PİLÂV GÜNLERİ işkence KADİR GECESİ KÂFİYE komşu ülkeler koşma köy yazıları köyname lüleburgaz MANİ Manzum Fıkralar mızrap NÂMELER Nasreddin Hoca NURİ KAHRAMAN okul edebiyatı ordu ordu hayat ordu hayat gazetesi ordu imam-hatip Palace Palas RAMAZAN RAMAZAN EDEBİYATI recep tayyip erdoğan siyâset şiir toplum türkiye ulubey Yalçın Yüksel Yeni Türkiye zulüm

MIZRAP 2011

Bu Kategoriye Ait Blogları Rss İle Takip Et
Mar`12
26
KARAGÖZÜN KÜNYESİ; PERŞEMBENİN ÜNYESİ..
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

KARAGÖZ’ÜN KÜNYESİ; PERŞEMBE’NİN ÜNYE’Sİ!..

Perşembe günü öğleye kadar gazete ile mağaza arasında gelip-gittim. Öğle namazının ardından Aziz ALTUNSOY Ağabey ve Mehmet Ali AYDIN Bey’le beraber Ünye’ye geçtik. Hem şöyle bir nefes alıp, ziyâretler yaptık. Çok uzaklara gidilmemiş bile olsa, ufak bir tur, çevre değiştirmek, dost-ahbap muhabbeti insana ilaç gibi geliyor. O gün de öyle oldu.

Daha yol boyu giderken Fatsa sâhilindeki sosyâl tesisler dikkâtimizi çekti. İnsanlar sahile akmıştı. Havalar da güzeldi. Ünye de aynı şekilde. Yolların güzelliğini söylemeğe gerek yok. Rabbimiz iyilik-güzelliklerde emek ve payı olanlardan râzı olsun. Niyetlerince muâmele eylesin.

Ünye’ye varınca ilk işimiz Ahmet KARAGÖZ’e uğramak oldu. Ünye’ye varıp da ona varmamak olmaz. Lâkabı, önceleri Kaymakam’dı. Ünye için, il olma teşebbüs ve gayretlerinden sonra, en azından biz VÂLİ diye algılayıp, takılmağa başladık. Öyle denecek kadar da var. Zîrâ, onu tanımayan yok. Konuşmadığı, görüşmediği Allâh kulu yok âdetâ. Her toplumsal ve sosyâl meseleyle ilgili. Herkesle haşir-neşir. Tabiî bizimle de. Allâh selâmet versin.

Kendisi Ordu İmam-Hatip Okulu’ndan, bizden bir devre önce mezun. Sonra da Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü’nü okumuş. Ben bildim bileli Ünye’de öğretmen. Ancak, onunla tanışıklığımız ve haşir-neşirliğimiz daha çok, Akkuş’ta görev yaptığımız 80’li yılların 2. yarısına denk geliyor. Gelip giderken ona mutlakâ uğramağa çalışıyorduk. Âilece gittiğimizde evine de dâvet ediyordu.

Ayrıca, dâire tutup ilgilendiği, iâşe ve ibâtelerine yardımcı olduğu öğrenciler de vardı. Geçen günkü sohbette de, aynı hizmetlere, şu an emekli olmasına rağmen devam ettiğini gördük. Hattâ çocuklar kendisine âit kitabevinde otururken oradan geçtiler. Sormadan geçemedik:

-                          Hocam, şimdi bir sürü dernekler, vakıflar, yurtlar; hattâ türlü türlü resmî imkânlar var. Niye kendinizi yoruyorsunuz?

-                          Çocuklar istiyorlar. Biz de hem onları kıramıyoruz, hem de alışmışız onların cıvıltılarına! .

Sevgili okurlar. Sizin anlayacağınız, Ünye’ye gelen ona bir tosluyor tâbiri yerindeyse. Ya alışveriş, ya takılmak, ya da iki muhabbetini almak için. Veyâ, bir rehberlik ve hâcet için. Kafa dengi, kalender bir kişilik. Ayrıca da cömert. Sizi ikramsız bırakmaz. Kaç kişi olursanız olun. Her hâlde burada onu boşuna anlatıyor değiliz! Allâh izin verirse bunun yarını, öbür günü, nice zamanları var! Değil mi Ahmet Hocam?!

Tabiî o gün de bizi, sâdece çay üstüne çaylar ve kuru lâflarla bırakmadı. Her zaman yaptığı gibi, VÂLİ adına halel getirmeyecek izzet-i ikrâm noktasında üzerine düştüğünü düşündüğü görevi fazlasıyla yerine getirdi. Rabbim de onu sonsuz ikramlarıyle taltîf eylesin inşâllâh…

Biraz da sıra dışılığı var. Düşüncelerini açık söyler. Dün, bizi bile şaşırtan fikirler beyan etti. Aslında çok haklı da, günümüzde herkesin dillendirebileceği cinsten değil. Hele bugünün maddeci, zevk ve de hayat perest insanlarının anlayacağı ve de kabullenme ihtimâlinin olabileceği cinsten hiç değil!

Adamın 6 tâne çocuğu var. Öyle zengin falan da değil. Zar-zor geçiniyor. Onun bir-kaç katı da öğrenciyle ilgileniyor. Dün demesin mi birde:

-                          Biz hatâ ettik. Nedir derseniz; derim ki; bizlerin daha çok çocuğumuz olmalıydı. Çocuk büyütmekten, topluma hayırlı, onları hakîkâte yönlendirecek insanlar kazandırmaktan, öbür dünyâda amel defterlerimize iyilikler-güzellikler yazdıracak evlâtlar yetiştirmekten daha zevkli ve de hem dünyevî, hem de uhrevî anlamda kazançlı daha ne var?

İşte, bizim bu arkadaş, böyle bir arkadaş! Ve biz bu Ahmet KARAGÖZ’den yakamızı zar-zor kurtarıp, oradan Kerim OLGUN Kardeşe geçtik. Kerim Bey, Ünye’nin en eski ve faal matbaacılarından birisi. Yıllar içerisinde, matbû işler yanında bir çok dergi, gazete ve kitaplar da basmış. O da çok sevecen, samîmi, ganî gönüllü, güler yüzlü bir arkadaş. Daha çok matbaa ve gazete konuları ekseninde sohbetler ettik. Karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Tecrübelerinden istifâde etmeğe çalıştık. İkram ısrarlarına olumlu cevap verebilecek durumumuz kalmamıştı. Kendisine çok teşekkürler edip ayrıldık.

Aziz Âbi, Ordu Sanat Okulu mezunu. 60’lı yıllarda bir ara Ünye’nin yakın bir köyünde vekil öğretmenlik yapmış. Tanıdıkları var. Hayli öğrencisi varmış buralarda. Her gittiğimiz yerde bu minvâlde sohbetler oldu. Mehmet Ali Bey’in de bir sürü tanışları çıktı. Rasladığı kimileriyle ayaküstü hasbihâller etti.

Sizin anlayacağınız Öğle-İkindi arası, kısa bir seyâhat te olsa güzel oldu. Gözlemim o ki, Aziz Âbi ve Mehmet Ali Beyler de geziden memnun kaldılar. Ziyâret ettiğimiz arkadaşların yakınlık ve muhabbetlerini sıcak buldular. Yeni dostlar kazanmanın kıvancını yaşadılar.

Yüce Rabbimiz, onları, cümle kardeşlerimizi, dostlarımızı ve sevdiklerimizi ve de bizleri, sizleri, hepimizi sevdikleri arasına katsın. Sâlihlerle berâber haşrü cem’ eylesin. Âmin…

Sevgili okurlar. Hayat dostluk, muhabbet, kardeşlik,ve de sevgi-saygıyla güzel.

Rabbim bizleri iyilerle karşılaştırsın. Kötülerden ve şerlerinden uzak tutsun.

Bu arada, birbirlerimizin de kıymetini bilenlerden eylesin ves’selâm….


ORDU HAYAT GAZETESİ

18.03.2011


Mar`12
26
GÜZEL AHLÂK; GÜZEL HAYAT...
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

GÜZEL AHLÂK; GÜZEL HAYAT...

Bu gün günlerden Cumâ. Geçici gündemlerin hayhuyundan, gerçek ve asıl gündemi unutur gibi oluyoruz çoğunlukla. Onun için bu gün sizlere, Mustafa YİĞİT adlı, tanımadığım bir kardeşimizin zaman zaman gönderdiği Hadis Güldestelerinden bâzılarını paylaşacağız. Mustafa Yiğit kardeşimize teşekkür ediyor, Efendimizin şefâatine nâil olmasını diliyoruz.

            Maalesef, kaynaklara uzak kaldığımızda, gündemlerin rüzgârları bizi olura olmaza savurabiliyor. Sonuçta toplamda sevgisiz, saygısız, merhametsiz ve mutsuz bir toplum olup çıkıyoruz. Onun için, balans ayarı niteliğinde sık sık âyet ve hadislere müracaatta fayda var. Sabah-akşam, öncelikle okumamız gerekenler bunlar.

            İşte, Peygamber Efendimiz (sav)'in Sevgi, Merhamet, Güzel Ahlâk ve Adalet ile İlgili Sözleri'nden seçmeler:

 “Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Allah Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan kimseye buğz eder" Ramuz El Hadis, 1. cilt,

 

“Müminin şerefi dini, asaleti güzel ahlakı, mürüvveti de aklıdır.”
(İbn Hıbban, Hakim)

“ Kardeşini güler yüzle karşılaman, kendi kovandan kardeşinin kabına su vermen de birer maruftur.”  Tirmizi, Hz. Cabir’den rivayet etti kutub-ı sıtte, 2. Cilt
“ Mümin kişi, diğer mümine karşı duvar gibidir, birbirlerini takviye ederler.”
(Nesai kutub-ı sıtte, 2. Cilt , Sf. 374)
“Size vermekte olduğu nimetlerinden ötürü Allah'ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz.” Tirmizi

“Allah uğrunda birbirine muhabbet eden kimseler, O’nun gölgesinden başka gölge olmayan günde, O’unu Arş-ı Alâsının gölgesindedirler. Kendilerine nurdan kürsüler kurulur. Onların Rableri ile olan meclislerine, Peygamberler, sıddıklar ve şehidler bie imrenirler.” (Hz. Muaz İbni Cebel r.a.) Ramuz El-Hadis s.233

"Mümin kendisi için sevdiğini kardeşi için de arzular."  Buhari ve Müslim

"Hediyeleşin, birbirinizi sevin. Birbirinize yiyecek hediye edin. Bu, rızkınızda genişlik hasıl eder."

"Ziyaretleşin, hediyeleşin. Çünkü ziyaret sevgiyi perçinler, hediye de kalpteki kötü duyguları söker atar." Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan,

"Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Allah'ın kulları kardeşler olunuz." Buhari ve Müslim

"Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin beslemek kökten kazıyan şeydir. Allah'a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın." Tirmizi

“Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız. Yazık, laf ebesi olanlara. Yazık günahlarına bilerek devam edip, istiğfar etmeyenlere.”  G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt,

“Kolaylaştırın, güçleştirmeyin. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbirinizle iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin.” Ramuz El Hadis, 2. cilt,

“Allah yoluna birbirlerini sevenler, arşın gölgesinden başka gölge olmayan o günde, arşın gölgesindedirler. Nurdan münberler üzerinde. Onların mekanlarına Nebiler ve Sıddıklar gıbta ederler.” (Hz. Muaz r.a.) Ramuz El-Hadis s.233

"Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine de olsa hakkı söyle."  Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt

“Rabbim bana dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni halde de Allah'tan korkmamı, öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte de zenginlikte de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı, beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma halimin tefekkür olmasını, konuşma halimin zikir olmasını, bakışımın ibret olmasını, marufu (doğru ve güzel olanı) emretmemi.”
(Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317)
            Sevgili okurlar; Cumâlarımız mübârek olsun, gönüllerimiz Hz. Rasûlün sevgisi,

kişisel ya da toplumsal tüm hayâtımız da O âlemlere rahmet’in (SAV)

güzel edep ve ahlâk örnekleriyle dolsun ves’selâm…

 


ORDU HAYAT GAZETESİ

16.03.2011


Mar`12
26
ZEKÂİ GÖNÜL OLAYI
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

ZEKÂİ GÖNÜL OLAYI!

Salı akşamı katıldığımız Ordu Sivil Düşünce Plâtformu toplantısında duydum olayı. Şaşırdım. Çünkü fâillerin bir kısmını bir-kaç saat önce hastânede görmüştüm. Ellerinde çanta, buralar, hattâ Ordu, hattâ ve hattâ bu ülke bizden sorulur edâsında bir yürüyüşleri vardı ki, görmeğe değerdi. Meğer bizden sonra bir manga asker olup karşılarındaki bir kişilik düşman ordusuna doğru kahramanca hücûm etmişler. Her tarafına rastgele öldüresiye vurmuşlar.

Burada da orantısız güçleriyle sergiledikleri usûlsüzlükleri yetmiyormuş gibi, üstüne üstlük aralarına sâbıkalıları da almışlar. Kimbilir, belki de özellikle ve bilerek yapmışlardır bunu. Olay şu an soruşturma sürecinde. Gerçekler yakın zamanda anlaşılacaktır.

O akşam, daha selâm verir vermez; “Duydun mu? Bizim Zekâi Hoca’yı darp etmişler!” denildiğinde ilk aklıma gelen Ömer BAŞ olmuştu. Çünkü o, Zekâi Bey’in görev yaptığı okulun müdürüydü. Görevdeyken, aralarında, okuldaki uygulama ve işlemlerle ilgili problemler yaşanmış; bu konuda resmîyete intikâl eden durumlar olmuştu. Süreç gitgide daha da ciddiyet ve yoğunluk kazanmasına ve oldukça sinir bozucu bir noktaya gelmesine rağmen dâvâsından vaz geçmedi. Sonunda Ömer Bey emekli oldu. Şu an da, MHP’den aday adayı.

Zekâi Bey bir ara uzaklaşmak durumunda bile kaldı buralardan. Öylesine bunaldığı zamanlar oldu. Ama sonuçta, pes etmeyen, haksızlıklara tahammül edemeyen bir yapısı var.

Bu defâ da Memurkent’te şâhit olduğu haksızlıklar, tespit ettiği usûlsüzlükler onu harekete geçirdi. Sendikada aday oldu. Memurkent yönetiminde yine öyle. Birilerinin kanunsuz, tüzüksüz, yolsuz-yordamsız hareketlerine mânî olmağa çalıştı. Bir nevî savaş açtı.

Bunları yaparken de aslâ hissî davranmadı. Elinde delillerle hareket etti. Her şey o kadar açık ki! İsterseniz ordumemurkent.com’a bakabilirsiniz. Zekâi Bey, kendine yapılan geçen günki saldırı ile ilgili olarak da yeterli, geniş açıklamayı yapmış. Dün evde kendisini ziyâret edince de aynı şeyleri anlattı bize.

Orada anlattığı kadarıyla TOKİ ve MEMURKENT cephesi yeni suistimâllerin eşiğinde. Zekâi Bey’in suçu bunlara göz yummamak. Meseleden bîzâr olan sâdece o değil. Yönetim ve rantiyeciler hâriç, herkes. Hattâ, dün akşam ki toplantıda oraya üye bir arkadaş; “Biz bunların elinden kurtulamayacak mıyız? Hem de bu dönemde, bu pervâsızlıklar iktidarı da yıpratmıyor mu? İlgililer neden ilgilenmiyorlar ki?” diye feryat ediyordu. Herkes yaka silkiyor. Ama, gel gör ki, mevcut tensil ve bürokrasinin de bîgâne kaldığı noktada, insanlar sesini yükseltemiyor. Bir sinmişlik var.

Sevgili okuyucular. Olay basit değil. Rant çok. Yolun karşı tarafındaki 1. 2. etap TOKİ evleri hâriç, sâdece MEMURKENT’te 1000’e yakın üye var. 100 liralık bir ödeme için 150 lira gerekli dediğiniz zaman bu 40 bin TL fark atıyor. Az para mı?  Bunun minibüs hatları var, iş yerleri var, sosyal binaları var, kapıcı bulma durumları var. var da var.

Olsun. Elbette olacak. Ama, Zekâi Bey, her şey usûlünce, şeffaflık ve adâlet üzre olsun istiyor. Ben de katılıyorum. Hem, Adâlet ve Kalkınma Partisi değil mi iktidardaki? Neden kimse bu sesi duymuyor? Bu sese ses gelmeyince, öbür taraf daha da şımarıyor. İşte olay ortada. Yakıştı mı? Yakışmadı elbette ama, Ordu böylesi şeylere alışık. Çünkü, tüm bu gerginliklerin kaynağında, Ordu siyâsetinin arka bahçesindeki kirlilikler var.

Bu iş olmasa iyiydi. Mâdem olmuş, bu mağdûriyetten bir kazanım elde edilmeli. Atilla Bey olayı da ortada. Bir şımarıklık gidiyor. Bu pervâsızlık nereden geliyor? Ya da, yönetimde bu ısrar! Zekâi Bey’in sitesinde de zikredilen isimler bir türlü değişikliğe taraftar değiller. Son olay, bu uğurda her şeyi göze aldıklarının bir kanıtı. Neden? Bunun sebebi hizmet olsa, biraz da ötekiler yapsın demek gâyet kolay. Sizce bu mu?

Bence bu, doğalda gereksiz yönetim ısrarları bile, işin içinde bit yeniklerini akla getirmeğe yetiyor da artıyor bile. Çünkü, bizler de vakıf, dernek işleriyle uğraşıyoruz. Yalvarmayla adam bulamıyoruz. Gel gör ki MEMURKENT yönetimi, bu yollarda, her ne dâvâ uğrunaysa, grup oluşturup, yol kesiyor, adam darp ediyor.

Sevgili okurlar! Sizin anlayacağınız, Ordu siyâsetinin açtığı koridor, sağladığı ortam, sevkettiği arka bahçeler bu tür olayların meydana gelmesine müsâit. Artık, tüm bunlardan ders alınmalı. Öncelikle, milletin ümitle yöneldiği sağduyu misyonunu zora sokan, halkımızı hayâl kırıklığına uğratan bu ve benzeri çirkin tezâhürlerin kaynakları araştırılıp, sebeplerin ıslâhı cihetine gidilmeli.

Konular, Zekâi Bey gibi hakşinâs arkadaşlarımızın canı pahasına ortaya koyduğu cehd ve gayret sâyesinde mahkemelere intikâl etmiş durumda.

Asıl acınacak olanlar, hak, hukuk, adâlet uğruna yolu kesilenler değil, geçici menfaatler uğruna, Allâh’ın verdiği akıl, fikir, güç, kuvvet ve siyâseti, Allâh’ın kullarının haklarını gasp için kullanıp, gözü dönmüş bir canavar kesilenlerdir.

Merak etmeyin. Elbette, MEMURKENT’le ilgili her duyuru mesajının altına âyet, hadis meâlleri yazmağı ihmâl etmeyen arkadaşlar bunları bizden çok daha iyi biliyorlar. Öyle ama, bilmek yetseydi, insanlar olarak böyle meselelerle uğraşmak, kavgalaşmak, ya da ağız dalaşı yapmak yerine, şu anda hayırda birbirimizle yarışma peşinde olurduk.

Evet, haksızlık iğrenç bir şey. İnsan olan hiçbir insan tahammül edemez, en azından hoşlanmaz da. İşte Zekâi Bey bundan farklı olarak, o haksızlık karşısında kendini sorumlu hisseder. Efendimiz (SAV)in,

“HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR!”

sözüne duyarlılık hayâtının en belirgin ve ayırıcı vechesini teşkil eder. İşte kısaca, Zekâi GÖNÜL bu demek.

            Zekâi GÖNÜL Bey’i, haksızlıkla mücâdele cehdinden dolayı tebrik ediyor, siyâsî, iktisâdî, ictimâî, ahlâkî her türlü şerlerden ve şerirlerden kurtulmanın tek yolunun, onun gibi, her birerlerimizin de dilsiz şeytan olmama hassâsiyetinden geçtiğini hatırlatıyor,  buradan kendisine tekrar sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz ves’selâm…


Mar`12
26
ADAY PAZARINDA DOLAŞIRKEN...
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

ADAY PAZARINDA DOLAŞIRKEN….

Ülke çapında sâdece AkParti’ye aday adayı mürâcaatı yaklaşık olarak 5 bin civârında. 30’a yakın parti seçime girdiğine göre, kendini memleketin yönetimine hazır hisseden insanlarımızın sayısı, sâdece bu dönem için 100 binin üzerinde demektir.

Ordu Ak Parti için aday adayı sayısının 40 civârında olduğu konuşuluyor. 30 civârında bizzat Ordu İl Başkanlığına başvuruda bulunulmuş. Bir 10 kadar da il dışı yerlerde Ordu için mürâcaatlar yapılmış.

Kulağımıza gelen ve öğrendiğimiz isimlerin çoğunluğu hakîkâten yetişmiş isimler. Kendilerince projeleri ve seçilmek için ileriye sürdükleri mâkul gerekçeleri var. Meselâ, en kestirmeden örnek vermek gerekirse, Kumru’dan İsmet ERÇAL, Ordu’ya 1 milyon turist çekeceğim diyor. Çeker mi çeker, diyebiliyorsunuz. Çünkü, kendisi kendisini ülke çapında girişimleriyle ispat etmiş birisi.

Burada şunu da söylemek gerekir: Elbette ki, partilerin kapısı herkese açık. Her türlüsü geliyor. Gelmiş olup ta gidenler de yine gelebiliyor. Bu yüz ve de biraz da göz meselesi. Kalıp da, Ak’ı kara yapmak için elinden geleni yapanlar da kalmakta ısrarlı olabiliyor. Bunları değerlendirme dışı bıraktığımızda, geriye kalanlardan en mütevâzısı İsmet Erçal’ın vaatleri ortada. Nitelik ve kapasite tartışılmaz.

Ama tüm bunlardan öte ve her şeyden önce, şöyle bir baktığınızda, ilk intibâ olarak hepsinin de yüzlerinde meymenet var. Rabbiyesir okunuyor. İnsana yakın gibi duruyorlar. Bize göre bu çok önemli bir özellik.

Meselâ, Ayhan YILMAZ’ı çoğu beğenmez. Buradan doğru şöyle gözleyip, hâl, hareket ve tavırlarına, yarı argo konuşmalarına bakınca ben de onu, bizleri temsîlen TBMM’ye gidecek biri olarak görmüyorum. Ama, seçim çevresinde, seçmene yakın durup onun dilinden konuşmayı bilerek kendini sevdirmiş. Anketleri yüksek. Bu, REFERANDUM sonrası halkın içinde göğsünü gere gere dolaşmasından, “EVET” teşekkürlerini yüzyüze yapmasından belliydi. Bizimkiler de aynı şeyi parti binâsından, basın yoluyla yapabilmişlerdi.

Sevgili okurlar. Görüyorsunuz ya, uzaklıklardan, vefâsızlıklardan, haysiyetsizliklerden bıkmış, karamsarlık psikolojisiyle bakma durumunda kalmışız insanlara ve olaylara. Ak Parti adına ve de halkın ümîdi sağduyu adına iyi bir durum değil bu. Hem sebep olanlar, hem de sebep olunanlar için.

Vatandaşın hizmette zâten problemi yok. Beklediği tatlı dil, güler yüz; bir de, yakınlığı sizi rahatsız etmeyecek dürüstlük, karakter, tevâzû ve doğru öz. İnsan olan insan temizlikten, aklıktan ve de paklıktan hoşlanır. Ona yakın olmak ve onun yakınlığını kazanmak ister. Aksi takdirde canı cehenneme, yüzünü şeytan görsün, aman şerri bulaşmasın der gidersiniz.

İnsanlar için herkesin iyiliği de, kötülüğü de kendine. Biz hiç olmazsa, ekrana bakınca tiksinmediğimiz isimler görmek istiyoruz. Bize bu yeter. Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümet, vekiller ilgilenmese de hizmeti yapıyor. Bu noktada vekillerin, değil yardımcı, değil destek, kendi gelecek hesapları adına köstek bile olabileceklerini düşünecek kadar güven duygularını zedeleyen tutumları var.

Halk arasında zaman zaman, rakip vekilin artı hânesine yazılır diyerek, kendi partisinin gösterdiği belediye başkan adayını desteklememe durumlarının bile olabildiği, geçmişten örneklerle konuşulabiliyor. Siyâset işte böyle bir şey.

Ordu siyâsetine gelince, burada her şey, diğer yerlerde var sayılanlardan daha da karmaşık ve de çetrefil gibi gözüküyor. Kimin ne yaptığı, nerde ne kaptığı belli değil. Şeffaflık yok. Samîmiyet hak getire. Kimler nerede neler götüre? Kimseler bakmıyor ne gönüle ne hatıra!

Bunlar, bu yapılanlar, emânete ihânet anlamına gelebilecek hareketler, başta o sayın menfaatçi siyâsîler olmak üzere, tüm Ordu siyâseti ve de öncelikle milliyetçi, mâneviyâtçı ve de hattâ ahlâkiyâtçı vekillerimiz adına çok çok kötü hâtıra!

 

Doğrusu şu ki; yapılan son anketler, halkın AkParti ve iktidârına güveninin artarak devam ettiğini gösteriyor. Böyle olmasına böyle de, vatandaş AkParti’ye kerhen değil de, pürüzsüz bir sevgiyle oy vermek istiyor. Bunu bilmek ve görmek gerekli. Halkın sevgisi istismâr edilmeyip, gönlü de ciddîye alınmalı.

Ey yukardakiler, aşağıdakiler ve de oradakiler, buradakiler. Buralarda dönüp-dolaşan, doğru olması kuvvetle muhtemel duygu ve düşünceler büyük ölçüde böyle. Bunlar sizi ne kadar ilgilendirir bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa bunları saklamayıp, ülkemizin ve tüm sorumluluk sâhiplerinin bilgi, ilgi ve dikkâtlerine sunmanın boyunlarımızın borcu olduğudur.

Bizden söylemesi; bilmeyiz sizlerden n’eylemesi ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

15.03.2011


Mar`12
26
3 KASIMDAN 12 HAZÎRANA, ORDUNUN DERELERİ..
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

3 KASIMDAN 12 HAZÎRAN’A,

ORDU’NUN DERELERİ…

Sevgili okurlar, bugün sizlerle AkParti’nin ilk kez girdiği ve kâhir ekseriyetle iktidar olarak çıktığı 2002 seçimi öncesine gideceğiz.

Dizeleri okudukça biraz nostâlji yaşayacaksınız benim yaşadığım gibi. Orada, genel anlamda resm edildiği derecede olumsuz bir manzara söz konusu değil şimdi; çok şükür. Ordumuz’un da, orada işâret edilen bir çok eksiği giderildi elhamdülillâh.

Ama, gün geçtikçe, ilk yılların safiyetini kaybedip despotlaşanlar, halk barajını aşanlar olabiliyor. Bu işin doğası gâlibâ. Önümüzdeki seçim eşiğini de bir atlasalar, artık pervâsızlık hangi boyutlara ulaşır, tahmin etmek zor.

Bir zamanlar bir vekilimiz vardı. Şiirde de işâret edilmeğe çalışıldığı gibi, APO’yu asma, ipini bizzat çekme vaadiyle meydanları inletmişti. Gel gör ki, seçilip Ankara’ya gidince, Erbakan Hoca’nın ipini çekmeğe kalkmıştı. Nereden nereye?... Her neyse…

Şimdi sizleri, bu ve benzeri konuları da içeren dizeler arasında dolaştıracağız. Böylelikle hem o günlerle bu günleri, o adaylarla bu adayları karşılaştırma imkânı da bulmuş olacağız.

ORDUNUN DERELERİ

-3 Kasım’a doğru–

“Ordu’nun dereleri aksa yukarı aksa”

Ne olur şu siyâset, bir gün yüzüne baksa!

Gelip-geçti niceler, sürüp-gitti geceler

Ne olur, şu siyâset, bir kez bir ışık yaksa!

 

Sandıklar açılınca; çıkan, yolu tutuyor

Ordulunun çocuğu Ordu’yu unutuyor

Ağlayanın yaşını, mendille(!) kurutuyor

Smokin veremez ya; köylü yırtık-pırtıksa!

 

Şunu asacağım der, bunu asmaya kalkar!

Şerri keseceğim der, hayrı kesmeye kalkar

Tenkîde katlanamaz; sesi kısmaya kalkar

Âh, imkânı olsa da, her şeyi yaksa-yıksa!

 

Partiler, büyük büyük hoparlörle konuştu

Ordulu bin ümitle meydanlara doluştu

Bugün, gelinen nokta; işte her şey kokuştu

Ne olur, söylenenler, bir defâ olsun çıksa!

 

Göster; hangi siyâsî, hangi eseri yaptı?

İşini yapmak(!) için senden mazbata kaptı!

Ankara’yı görünce, verdiği sözden saptı

Ne olur siyâsîler, palavrayı bıraksa!

 

Üniversite nerde; hani, nerde fabrika?

“Dereyolu, Or-Gi”si; farfaralar hârika!

Bizimkiler hep süslük; alâmet-i fârika!

Başkent ufuklarında, ümit feneri çaksa!

 

Doğrusu, siyâset zor; zorlu kenttir Ankara

Ordan ötesi de var; vaatler hep yaygara!

Şu, dışa bağımlılık, bağrımızda hep yara;

Kurtulur bir gün belki; millet, buna lâyıksa!

 

Yönetenler biliyor, işini; nemelâzım!

Bu devre Nâzım gelir, öbür devre de Kâzım

Değişen bir şey olmaz; hep yine inler sazım!

Kapıların arkası, dâimâ karanlıksa!

 

Vatandaşın emeği, hiç karşılık bulamaz

Ürününden nerdeyse, verdiğini alamaz!

Gönlüm diyor ki dostlar; bu hep böyle kalamaz

Hak gelir bulur seni; öz, hakla barışıksa!

 

Suç hep tüccarda değil; fındık, siyâset işi

İrâdesiz başların; pastada kesmez dişi!

Belli zâten ülkenin; hâli, tavrı, gidişi!

Kurtuluş yakın olmaz; akıl, mantık uzaksa!

 

Gönül ister ki; köyde, kentte sanâyi olsun

Çilekeş insanımız, iş arayınca, bulsun

Vekiller baş köşeye, seve seve kurulsun

Hizmette kusur olur, kafalar karışıksa!

 

Her kürsüye çıkanın, demokrasi ilk sözü

Ankara’ya gidince, saltanattadır gözü!

Millete dâim yokuş, vekiline hep düzü

Ne olur yönetenler, göğsüne vicdan taksa!

 

Ankara’da hengâm çok; meyhânesi, barı var

Düzen iyi kurulmuş; her şeyin ayarı var!

Lider kart(!), eli kart’lı; hem kızıl, hem sarı var

Ne olur; ordakiler, halkı ezmekten bıksa!

 

ANAP dedi yüklendi; yedi yiğit er verdi

Karaoğlan’a döndü, gözlerine fer verdi

Halk karşılık almadı, yıllarca değer verdi

Deniz taşar; Ordulu, gidip derdini dökse!

 

MHP’yle SAÂDET, iki köklü versiyon

CHP ve Doğru Yol; BBP koleksiyon

AK-PARTİ’yle Genç Parti; yeni yüz, hem aksiyon

Bizleri tekrar, yine, yanıltırlar mı yoksa?!

 

Şimdi, yeni yiğitler çıkıverdi meydana!

Herkesler bacı-kardeş; baba bir, hem de ana!

Gider ayaklarına, dertleşir yana yana!

Nerdeyse ağlayacak, vatandaş boyun bükse!

 

Nûrânî’nin sözleri, cümlenin feryâdıdır

“İnadına yanlışlık!” kimlerin murâdıdır?

“Halk!Özgürlük!Hoşgörü!” yanıltmanın adıdır!

Bir millet dik duramaz; eğer, hayâl kırıksa!

 

Çıkmayan can misâli, yine de ümit kesme

Siyâset çürük daldır, yükseklerde de esme

Oy için niyet bozma, kardeşlerine küsme

Verdiklerin gidecek, dostların kalacaksa!

 

Hey Ordulu, hizmeti, bekliyorsun; hakkın çok

Lâkin ordakilerin, sırtı pektir, karnı tok!

Çelik-çocuğun açtır, cebin boş; haberi yok!

Belki bu sefer, belki; eğer, bahtın açıksa!!!

 

Son söz olarak diyoruz ki, bahtımız açık olmuş olmalı ki, Rabbim bu günleri gösterdi. İnşâllâh bu süreç daha da iyileşerek devam edecek. Bu da, şu günlerden başlamak sûretiyle aklarla karaları seçmedeki hassâsiyet ve başarımıza bağlı. Bu anlamda, bu seçim de, en az ilki kadar önemli ve belki de, çok daha stratejik.

Sevgili okurlar! İşte, tam da bu noktada, önemine binâen, sizlere;

“Rabbimiz, yurdumuzun da, Ordumuz’un da yardımcısı olsun!”

demeyi aslâ ihmâl etmememiz gerektiğini hatırlatıyoruz, ves’selâm...

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

14.03.2011


Toplam 92 Blog, 19 Sayfada Gösterilmektedir.
«« « 2 3 4 5 6 [7] 8 9 10 11 12 » »»

En Çok Okunanlar Son Yorumlananlar Hakkımda
POPÜLER MASONLAR ORDUDA (7140)
AKROSTİŞ YAZILARI (5512)
FOTOĞRAF-NÂME (5186)
MODA-NÂME (5064)
EYMÜR-NÂME 2 (4928)
EYMÜR-NÂME 1 (4652)
Bedford-nâme (4624)
Nûri KAHRAMAN (4617)
EYMÜR-NÂME 3 (4590)
BAYRAMLAŞALIM DOSTLAR! (3949)
ÜÇ ÖZTÜRK, BİR MEVLÂNÂ.. (1)
CHP-NÂME (1)
GACAROĞLU AHMET EFENDİ (1876-1962) (1)
FOTOĞRAF-NÂME (4)
37 YIL ÖNCESİ, KÖYDE BU GÜN.. (1)
NASIL BİR İL BAŞKANI? (1)
ERKAN TEMİZ BEYİN TELEFONU (1)
BİZ DE İMAM-HATİPLİYİZ Sn. ADİL AKYURT (1)
MODA-NÂME (3)
AKROSTİŞ YAZILARI (4)
 

Www.GirdapTasarim.Com Tarafından Hazırlanmıştır...