Menü

Anket

Sitemizi Beğendiniz mi?
Evet (%73,9)
Hayır (%20,0)
Kararsız (%5,93)

Toplam Oy: 219

Tüm Anketler

Takvim

« Aralık - 2025

»

PT SL ÇŞ CM CT PZ
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

İstatistikler

 Toplam Hit: 4607475
 Sitede Aktif: 4
 Ip: 172.70.127.166
 Browser: Default - 0.0
 Toplam Kategori: 20
 Toplam Blog: 561
 Toplam Yorum: 28
 Toplam Resim: 6
 Toplam Mesaj: 17

Etiket Bulutu

15 Temmuz 2016 Cumâ Dirilişi adayname aile âile Akdeniz Üniversitesi akrostiş anı Antalya Antalya Palas aşık edebiyatı ÂŞIK EDEBİYATI BABA başbakan başkanlık Bedford, Araba sevdası Biyografi cami cemaat cemiyet chp cuma cumhurbaşkanı çocuk edebiyatı Çocuk Edebiyâtı ÇOCUK ŞİİRLERİ dede deneme DÎNÎ ŞİİRLER DİNİ-MİLLİ ŞİİRLER DÖRTLÜK edebiyat eleştiri eymür eymür köyü eymürname GÜZELLEME halk şiiri halk şiri HÂTIRA hâtıralar HAYAT HİKÂYESİ HECE HECE VEZNİ hiciv İMAM-HATİP PİLÂV GÜNLERİ işkence KADİR GECESİ KÂFİYE komşu ülkeler koşma köy yazıları köyname lüleburgaz MANİ Manzum Fıkralar mızrap NÂMELER Nasreddin Hoca NURİ KAHRAMAN okul edebiyatı ordu ordu hayat ordu hayat gazetesi ordu imam-hatip Palace Palas RAMAZAN RAMAZAN EDEBİYATI recep tayyip erdoğan siyâset şiir toplum türkiye ulubey Yalçın Yüksel Yeni Türkiye zulüm

Son Eklenen Bloglar

Mar`12
28
İSTANBUL’DAN ORDU’YA YOL GİDER Mİ?
MIZRAP 2007

Yorumlar(0)

İSTANBUL’DAN ORDU’YA YOL GİDER Mİ?

BİR BAŞKA TEPEDEN

Sana dün bir tepeden baktım azîz İstanbul!

Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.

Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!

Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

 

Nice revnaklı şehirler görünür dünyâda,

Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.

Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yâda

Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

Yahya Kemâl BEYATLI

 

BOZTEPE’DEN NAZÎRE

Sana dün Boztepe’den baktım ey lezîz Ordu

Görmedim gezmediğim sevmediğim hiçbir yer

Yaylalar bulut bulut çiçekler açıyordu

Yoroz’undan bakınca, başlar göklere değer

 

Nice tumturaklı şehirler görünür dünyâda

Lâkin efsûnlar bahşetmiş doğana Yaratan

Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü’yâda

Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

 

Yahya Kemâl büyük şâir. Büyük Coğrafya’nın şâiri her şeyden önce.

Büyük coğrafyaların çocuğu çünkü.

Çocukluğunun geçtiği yerler bile başlı başına bir devlet şimdi.

Ama buna sevinememiş tabiî. Oralar devlet olurken, asıl devletini kaybetmiş zîrâ.

Hepimiz kaybetmişiz onunla birlikte.

“Kayıp Şehir” dediği Üsküp’ü, Manastır’ı, Mostar’ı; tüm Balkan’ları.

Şimdi pasaportlarla bile dolaşmakta güçlük çekiyoruz oraları.

“Tuna Nehri”  bundan dolayı “akmam diyor”

Hep birlikte arıyoruz Yahya Kemâl’in kayıp şehrini.

Yanıla-döküle, ine-çıka arıyoruz; ama kördüğüm olup kalıyoruz bir yerlerde.

Birileri çıkıp geliyor çağdaşlık adına, hümanizm adına; şu izm, bu izm adına.

Düğümleri keseyim derken kollarımızı-bacaklarımızı kesiyorlar.

Sonra da geçip ekranlarda seyrederek mizah ihtiyâçlarını gideriyorlar!

Biz de Yahya Kemâl gibi, İstanbul’a bakıp bakıp geçmiş hâtıralarla avunuyoruz.

“Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli!” şarkısını mırıldanıyor gibiyiz.

Bir yandan da minârelere bakıyoruz, kubbeleri temâşâ ediyoruz.

Köprüler, Çarşılar, Kervansaraylar, Su Kemerleri, Bedestenler, İmaretler…

Mezar taşlarına yaslanıyoruz. Onları çözmeye çalışıyoruz.

Okumaktan âciziz. Anlamaktan zâten âciz olacağız.

Bizim böyle bir şansımız da yok buralarda!

Atalarımız sanki hiç uğramamışlar gibi bu yörelere.

Ne adları var ne sanları; ne de eserleri…

Cumhûriyet döneminde de yapılan eski izleri silmekten öte bir şey değil.

      Sâdece Yüce Mevlâ’mızın lûtfettiği doğal güzellikler tek varlığımız olarak duruyor ortada.

Eskiye âit ne varsa horlayanlar, çıkardıkları gürültülerin, elin yaptıklarının yanında horlamaktan(!) öteye gitmediğini hâlâ anlayabilmiş değiller.

Onlara aldırmadan bir şeyler yapma zamânı gelmiş olmalı.

Şu an rüzgâr kendi tarafına esenler kendi kişisel menfaatlerini bir yana bırakıp şehrin ve sâkinlerinin geleceği adına en ideal olan yolu tutmak zorunda.

Yüce Rabbimizden, hiç olmazsa bundan sonraki neslimiz için, bir an evvel, böylesi dertleri olan yöneticiler nasip etmesini niyâz eyliyoruz ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

16.11.2007


Mar`12
28
GURBET YA DA “MAKBER” KÜLTÜRÜ
MIZRAP 2007

Yorumlar(0)

Çocukluk yıllarımız köyde geçti. İlkokulu, 3. sınıf hâriç köyümüzde okudum. Ortaokul yıllarında talebe evlerinde  kirada durduk. Liseli yıllarda âilece çarşıya taşındık. Bundan dolayı çocukluğumuz köy hâtıralarıyla dolu dolu geçti. Kışın okullardaydık. Okullar dağılır dağılmaz soluğu yaylada alırdık. Fındık mevsiminde tekrar köye dönerdik. Köylerimizin hayat dolu cıvıl cıvıl zamanlarına şâhit olduk. İnsanlarımızın ekmek parası için gurbetlere göçmediği zamanları görme imkânımız oldu. Sonraları, Almanya’dan başlamak sûretiyle Fransa, Libya, İstanbul, Düzce, Zonguldak, Sakarya, Antalya, Çarşamba vs. gibi gurbet ellere gitmeler başladı. Bundan dolayı o zamanlar gurbet türküleri revaçtaydı:

Yol göründü gurbet ele giderim

Kadir Mevlâm nasıl nasıl ederim?

*

Gurbet elde bir hâl geldi başıma

Ağlama gözlerim Mevlâm kerimdir

*

Gönül gurbet ele gitme; ya gelinir, ya gelinmez

Her güzele meyil verme; ya sevilir, ya sevilmez

 

                   O zamanlar bu türküler, söylenen türküler değildi sâdece; ağlanan türkülerdi aynı zamanda. Çünkü bunlar yaşanan türkülerdi. Gidenler giderdi de kalanlar kaldığıyla kalır mıydı? Yoksa onu da bir efkâr alır mıydı? Almaz mı hiç? Yârdan, sevdiklerinden ayrılık dayanılır şey miydi? Ayrılık olur da, feryat olmaz mıydı hiç? Ya giden bir de dönüşü haddinden fazla uzatırsa ve bekleyen de azıttığı konusunda endîşe duymaya başlarsa iş nasıl olur? “Taşı-toprağı altın” denilip gidilen İstanbul’dan duyulan kuşkular yenilip yutulacak cinsten olmayınca sancılar nasıl dile getirilir?

Yârim İstanbul’u mesken mi tuttun ammân?

Gördün güzelleri beni unuttun amman!

Sılaya dönmemeye yemin mi ettin Amman

Gayrı dayanacak sabrım kalmadı vay vay

*

Yârim sen gideli yedi yıl oldu ammân

Diktiğin fidanlar meyveyle doldu amman

Seninle gidenler sılaya döndü amman

Gayrı dayanacak özüm kalmadı vay vay

Mektuba yazacak sözüm kalmadı vay vay

Gençlik elden uçtu gitti; gelmene lüzûm kalmadı vay vay!

                   Evet, bu örnekler uzar gider. Devâmını annelerinize babalarınıza, dedelerinize hattâ ninelerinize sorabilirsiniz.

                   Şarkıların da türkülerden kalır tarafı yoktu. Hemen hemen bütün şarkılar gurbet tezi üzerine kuruluydu. O zamanların meşhur şarkısı “Makber” baştan aşağı gurbet kokuyordu. Adını şiirinden alan bu şarkı, yazıldığı ve bestelendiği yılların gurbet havasını milletimiz için sonsuza kadar terennüm edecekti zâten. Bu şarkıyı duyup ta o yılların dağılmışlığını, kopmuşluğunu, çâresizliğini, kimsesizliğini, yalnızlığını, sâhipsizliğini hissetmemek mümkün mü? “Makber”, bizim milletimizin ortak gurbet ve akşamüstü şarkılarımızdan biridir! İstanbul  Yüksek İslâm Enstitüsü’nde okurken bir hocamız şöyle demişti: “Biz gençliğimizde Çamlıca’da bu şarkıyı dinlerken istisnâsız bütün dinleyiciler ağlardı!

                   Aslında, Makber yıllarının burukluğu hâlâ devâm ediyor. Çünkü coğrafyamızda gözyaşı durmuyor. Eskiden, Makber söylenirken, gözyaşı dökenlerle gözyaşı dökülürdü. Şimdi gözyaşı döken kardeşlerimiz çok ama, gözyaşı dökenlerle gözyaşı dökecek, Makber kültürüne sâhip kardeşler yok. Eski günler unutulmuş. Yeni yollar tutulmuş. Şen şarkılar, şuh şarkıcılar dikkâtimizi dağıtmış, kültürümüzü cıvıtmış. Köyden kente, kentten ülkeye, ülkeden coğrafyaya her tarafta bir çözülme ve hâfıza kaybı meydana gelmiş. tüm değerlelerimiz sulandırılıp sele verilmiş. Kısaca, “güler olmuşuz ağlanacak hâlimize” de farkında değiliz!

                   Şimdi yeniden, bizi birleştiren, kaynaştıran; birlikte ağlayıp birlikte güldüren türkülere, şarkılara, sanatlara ve duygulara dönme zamânıdır. Gurbet ne sıla ne, firkât ne vuslat ne, hicret ne uhuvvet ne, vahdet ne? Bunları iyice öğrenme ve ne tarafa doğru gittiğini anlamaya çalışmak gerektiğini düşünme vaktidir. Aksi takdirde, gurbet kültürü olmayınca sılayı bulmak güçleşebilir. Zîrâ her şey zıttıyla kâimdir ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

13.11.2007


Mar`12
28
İÇERDE “BİR” OLMADAN, DIŞARDA “PÎR” OLUNMAZ!
MIZRAP 2007

Yorumlar(0)

Yüce Rabbimiz bu millete acısın. Dâimâ yardımcısı olsun.

Başı hiç gâileden kurtulmuyor. Kurtulması da mümkün değil.

Çünkü o büyük bir millet. Sorumlulukları olan bir millet.

Duygu, düşünce ve etkileri sınırlarla sınırlı olmayan bir millet.

Çünkü o bir “meyveli ağaç” her şeyden önce.

Yer altı yer üstü zenginlikleri iştah kabartıyor.

Mâzîsi zengin. Kültürel mîrâsı hârikul’âde.

Çağ açıp çağ kapamış; üstün medeniyetler kurmuş bir millet.

Tâ Orta Asya’dan bu yana dünyânın süperlerinden olmuş.

O zamanların “Top” oyunlarında liderlikten aşağı düşmemiş.

Maçları kazanan hep o olmuş. Tabiatıyla kupaları götüren de!

Kendi mahallesinin takımlarını da koruyup kollamayı ihmâl etmemiş.

Başka mahallelerin çetelerine ezdirmemiş onları hiçbir zaman.

Zâlimlerin korkulu rüyâsı, mazlûmların  sığınağı olmuş bir millet.

Şâirin dediği gibi:                 Bir târih boyu hep güneşe koştuk;

Karanlık doğmadı hiç batımızdan!

Mazlûmlar bizlere hasret çekerler,

Zâlimler titrerdi karaltımızdan!

Bu yüzden ona kin duyanlar, husûmet besleyenler çok.

Çünkü bu millet aynı zamanda, tâbiri câizse “oyun bozan” bir millet!

Kuzey Afrika’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, OrtaDoğu’da insanların huzur ve barışına olağanüstü katkılar sağlamış bir millet.

Kurtuluş Savaşı’yla da Afrika başta olmak üzere bir çok mazlûm millete örnek olmuş bir millet.

Sözünü ettiğimiz Coğrafyaların bugününe bakmak söylediklerimizin anlaşılması noktasında yeterli olacaktır sanırım.

Bu Coğrafyalarda huzur artık Kaf Dağı’nın da çok ötesinde.

Dünyânın zenginliklerini sömürmek isteyenlere fırsat vermeyen, göz yummak istemeyen bir millet bu millet.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim!

Onu dindirmek için, kamçı yerim; sille yerim!

Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım

Çiğnerim, çiğnenirim; hakkı tutar kaldırırım!

                   Bu gün yaşananlar dünyânın zenginliklerini eline geçiren modern çetelerin bulanıklıklardan beslenen politikalarının bir sonucudur.

                   Amerika’nın OrtaDoğu’daki asıl hedefinin Türkiye olduğunu anlamak için okur-yazar olmaya bile gerek yok.ABD’nin Afganistan’da, Somali’de, Irak’ta bulduklarından çok daha fazlası ve stratejik olanları Türkiye’mizde fazlasıyla mevcut. Olay bir “Kürt” olayı değildir. Nâzikleştirilen  “kürt” kartı üzerinden oynanan ve ülkemizin içinde de yangını yaygınlaştırma hedefini güden çirkin bir senaryodur.

                   Şu anda, askerde olan kardeşimi ziyâret için geldiğim Burdur ilimizdeyim. Burada bugün “Hepimiz Mehmetçiğiz!” üst başlıklı bölücü teröre lânet mitingi var. Sanırım tüm ülkemizde benzer protestolar yapılıyor. Yapılmalı da. Ancak bu mitingleri de çığırından çıkarmak isteyenler, Kuzey Irak’a gitmeyi hesaplarken, burada başımıza yeni gâileler açıp, bizi, “Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak!” durumuna sokmak isteyenler olabilir. bunlara meydan vermemek te en az cephedekilerin yaptığı kadar önemli bir görevdir. Çevremizde Doğulu vatandaşlar olabilir. Erzurum’da olduğu gibi Kürt vatandaşlarımızın yoğun olduğu mahaller bulunabilir. Bu ateş içerden tutuşmaktan çok dışardan tutuşturulmaya çalışılan bir ateştir.

                   Aman dikkât. Kardeşliğimizi bozmayalım. Şehitlerimize Allâh’tan rahmet, yakınlarına ve Aziz Milletimize, hepimize sabırların en güzelini diliyorum.

                   İçerde “bir” olmadan dışarıda pîr olmak mümkün değildir ves’selâm…


ORDU HAYAT GAZETESİ

Yüce Rabbimiz bu millete acısın. Dâimâ yardımcısı olsun.

Başı hiç gâileden kurtulmuyor. Kurtulması da mümkün değil.

Çünkü o büyük bir millet. Sorumlulukları olan bir millet.

Duygu, düşünce ve etkileri sınırlarla sınırlı olmayan bir millet.

Çünkü o bir “meyveli ağaç” her şeyden önce.

Yer altı yer üstü zenginlikleri iştah kabartıyor.

Mâzîsi zengin. Kültürel mîrâsı hârikul’âde.

Çağ açıp çağ kapamış; üstün medeniyetler kurmuş bir millet.

Tâ Orta Asya’dan bu yana dünyânın süperlerinden olmuş.

O zamanların “Top” oyunlarında liderlikten aşağı düşmemiş.

Maçları kazanan hep o olmuş. Tabiatıyla kupaları götüren de!

Kendi mahallesinin takımlarını da koruyup kollamayı ihmâl etmemiş.

Başka mahallelerin çetelerine ezdirmemiş onları hiçbir zaman.

Zâlimlerin korkulu rüyâsı, mazlûmların  sığınağı olmuş bir millet.

Şâirin dediği gibi:                 Bir târih boyu hep güneşe koştuk;

Karanlık doğmadı hiç batımızdan!

Mazlûmlar bizlere hasret çekerler,

Zâlimler titrerdi karaltımızdan!

Bu yüzden ona kin duyanlar, husûmet besleyenler çok.

Çünkü bu millet aynı zamanda, tâbiri câizse “oyun bozan” bir millet!

Kuzey Afrika’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, OrtaDoğu’da insanların huzur ve barışına olağanüstü katkılar sağlamış bir millet.

Kurtuluş Savaşı’yla da Afrika başta olmak üzere bir çok mazlûm millete örnek olmuş bir millet.

Sözünü ettiğimiz Coğrafyaların bugününe bakmak söylediklerimizin anlaşılması noktasında yeterli olacaktır sanırım.

Bu Coğrafyalarda huzur artık Kaf Dağı’nın da çok ötesinde.

Dünyânın zenginliklerini sömürmek isteyenlere fırsat vermeyen, göz yummak istemeyen bir millet bu millet.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim!

Onu dindirmek için, kamçı yerim; sille yerim!

Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım

Çiğnerim, çiğnenirim; hakkı tutar kaldırırım!

                   Bu gün yaşananlar dünyânın zenginliklerini eline geçiren modern çetelerin bulanıklıklardan beslenen politikalarının bir sonucudur.

                   Amerika’nın OrtaDoğu’daki asıl hedefinin Türkiye olduğunu anlamak için okur-yazar olmaya bile gerek yok.ABD’nin Afganistan’da, Somali’de, Irak’ta bulduklarından çok daha fazlası ve stratejik olanları Türkiye’mizde fazlasıyla mevcut. Olay bir “Kürt” olayı değildir. Nâzikleştirilen  “kürt” kartı üzerinden oynanan ve ülkemizin içinde de yangını yaygınlaştırma hedefini güden çirkin bir senaryodur.

                   Şu anda, askerde olan kardeşimi ziyâret için geldiğim Burdur ilimizdeyim. Burada bugün “Hepimiz Mehmetçiğiz!” üst başlıklı bölücü teröre lânet mitingi var. Sanırım tüm ülkemizde benzer protestolar yapılıyor. Yapılmalı da. Ancak bu mitingleri de çığırından çıkarmak isteyenler, Kuzey Irak’a gitmeyi hesaplarken, burada başımıza yeni gâileler açıp, bizi, “Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak!” durumuna sokmak isteyenler olabilir. bunlara meydan vermemek te en az cephedekilerin yaptığı kadar önemli bir görevdir. Çevremizde Doğulu vatandaşlar olabilir. Erzurum’da olduğu gibi Kürt vatandaşlarımızın yoğun olduğu mahaller bulunabilir. Bu ateş içerden tutuşmaktan çok dışardan tutuşturulmaya çalışılan bir ateştir.

                   Aman dikkât. Kardeşliğimizi bozmayalım. Şehitlerimize Allâh’tan rahmet, yakınlarına ve Aziz Milletimize, hepimize sabırların en güzelini diliyorum.

                   İçerde “bir” olmadan dışarıda pîr olmak mümkün değildir ves’selâm…


ORDU HAYAT GAZETESİ

23.10.2007


Mar`12
28
“MİLLÎ MÜCÂDELE’DE CÂMİLER ÖNCÜ ROL OYNADI.AYNI ROL KÜLTÜREL ANLAMDA DEVÂM EDİYOR!”
MIZRAP 2007

Yorumlar(0)

                   Ordu İl Müftülüğü’nün Câmiler ve Din Görevlileri Haftası münâsebetiyle düzenlediği “MİLLÎ MÜCÂDELEDE DİN ADAMLARININ ROLÜ” isimli konferans geçtiğimiz gün TESK Hotel Konferans Salonu’nda yapıldı. Merkez Vâizimiz Aydın İŞBAKAN’ın ŞİİR, mûsikî, görüntü ve slayt destekli olarak sunduğu Konferansa başta Din Görevlileri olmak üzere, çeşitli dâire müdürleri, ilçe müftüleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

                   İSTİKLÂL Marşı ve Saygı Duruşuyla başlayan programın Kur’an Tilâvetini 1998-99 yıllarında Türkiye Kur’an-ıKerîm’i Güzel Okuma Yarışması 1.liği alan ve hâlen Ünye Değirmendibi Beldesi Merkez Câmii İmamı Süleyman ŞİMŞEK Hoca yaptı. Genç okuyucunun çok beğeni toplayan profesyonel okuyuşunun ardından İl Müftüsü Tâceddin SEVİNÇ bir selâmlama konuşması yapmak üzere kürsüye geldi. Tâceddin SEVİNÇ yaptığı kısa fakat duygulu konuşmasında Din Görevi ve Câmiin bilinç, kültür, çevre, insan ve toplum açısından önemine vurgu yaparak, programda emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür etti.

                   Sunucu ZaferiMillî Câmii İmam-Hatîbi Muhammed ERSU daha sonra, hayât hikâyesini okuduğu konuşmacı Ordu Merkez Vâizi Aydın İŞBAKAN Hoca’yı kürüyse dâvet etti.

                    Konuşmasını üç bölüm hâlinde sunan İŞBAKAN, öncelikle “İmam” ve “DinGörevlisi” kavramı ve bu kutsal görevin târihî süreci üzerinde durdu. “İmam” önceleri İmam Ebû Hanîfe, İmam Şâfiî vs. örneklerinde olduğu gibi Öncü, Önder, Lider gibi anlamlar taşırken zaman içerisinde câmide namaz kıldıran görevli anlamını ifâde eder olmuştur. Batıdaki anlamıyla “Din Adamı” kavramı bizim anlayışımızla uyuşmuyor. Çünkü bizde ruhbanlık yoktur. Herkes namaz kılacak ve kıldıracak kadar dînini bilmeye mecburdur. “Her Müslüman dîninin görevlisidir” ve bir din görevlisi kadar sorumlu olduğu şuuruyla hareket etmelidir. Bu târih boyunca böyle olmuştur. Millî Mücâdele’nin ilk kıvılcımını çakanlar Din Âlimleri olmuştur. O zamanın örfî yapısında İmamların verdiği fetvâların önemi açıktır. İşte Sütçü İmam örneğini hepimiz biliyoruz.” Daha sonra Denizli Müftüsü Hulûsî Efendi’den başlamak sûretiyle bölge bölge Din Âlimlerinin Millî Mücâdele’de oynadığı rolleri tek tek anlattı. Bu bağlamda Ordu’lu Mehmet İlhâmi isminden de söz etti. Hoca Efendilerin verdiği fetvâ metinlerinden örnekler sundu. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde oynadıkları roller, bulundukları yerlerde kurdukları cemiyetler, yaptıkları miting ve faaliyetleri anlattı. Hoca’ların lâfta kalmayıp millî kuvvetlerin başında bizzat çarpıştıklarını belirtti. İlk Meclisin çoğunluğunun da Din Âlimlerinden oluştuğunu vurguladı. Bugün de câmiler ve din görevlilerinin millî bünye ve kültürü koruyucu ve destekleyici bir rol oynadıklarını, dış etkilere ve yabancı kültürlerin istilâsına karşı etkin mukâvemet fonksiyonu icrâ ettiklerini belirtti. Dolayısıyla din görevlileri konumlarının önemini bilip ona lâyık kalitede hareket etmeli, halk da onlara karşı anlayışlı ve de yardımcı olmalıdır. Konuşmacı Aydın İŞBAKAN coşku ve duygu dolu konuşmasını dünden bugüne bütün DİN GÖREVLİLERİ’ne yazdığı kendi şiirini okumak sûretiyle sözlerini noktaladı:

 

BİZ DE ONLARI RAHMET VE MİNNETLE

ANIYOR VE DİYORUZ Kİ:

 

RÛHUN ŞÂD OLSUN EY KARA GÜN DOSTU

SEN GAYRET EDİP BIRAKTIN BİZE BU YURDU

 

MEVLÂM RAHMET EYLESİN HEP TEKER TEKER HEPİNİZE

ÖNDER, LİDER VE REHBER OLDUNUZ SİZLER BİZE

 

SIRA ŞİMDİ BİZDE EY KARDEŞLER, EY HOCALAR

REHBERE UYMAYANLAR DÜZ YOLDA BİLE BOCALAR

 

ÂLİM, MUALLİM, MÜEZZİN, İMAM, VÂİZ, MÜFTÜ

MİLLETİYLE YÜCELSİN DİN GÖREVLİM; ÇAĞLAR ÜSTÜ!

 

BİR VE KARDEŞ OLSUN YİNE TÜM İNSANLAR

BAK, SENİ BEKLİYOR DİN GÖREVLİM, YARINLAR!

 

GÜLSÜN YİNE YÜZLER, EŞLER VE DOSTLAR

BIRAK, ÇATLASIN HIRSINDAN HÂİN DÜŞMANLAR!

 

IŞIK VE NUR OL VİCDANLARA, KALDIR ZİLLETİ

VERSİN SANA RABBİM RAHMETİYLE CENNETİ!...

Aydın İŞBAKAN

 

Programın son bölümünde belgeler dağıtıldı. Ödül Belgesi verilenler şöylece sıralandı:

2007 Yılı Câmiler ve DinGörevlileri Haftası münâsebetiyle yapılan yarışmalarda

İl 1.si olmaları dolayısıyle belge verilenler:

Hutbe Yarışması 1.si: Abdülkâdir DEMİR (Karşıyaka Câmii İmam-Hatîbi)

Ezanı Güzel Okuma Yarışması 1.si: Muhiddin YURTTAŞ (Ulu Câmi İmam-Hatîbi)

Hâfızlık Yarışması 1.si: Aydın GÜNEŞ-Fatsa (İmam-Hatip)

Kurân-ıKerîm Yarışması 1.si: Mustafa KESKİN (Kur’an Kursu Öğreticisi)

 

Yüksekokul Bitirdiği için Ordu Müftülüğünce Teşekkür Belgesi ile ödüllendirilenler:

Hamza URAL,Neşet KÜLÜNK, Ahmet HASEKEN, Namık SARAÇOĞLU, Kazım TURGUT, Aziz AH, Hidayet ALTUNIŞIK, Mehmet ALACALAR, Yunus AKSU

Verimli Çalışmalarından Dolayı Diyânet İşleri Başkanlığınca

TEŞEKKÜR BELGESİ ile ödüllendirilenler:

Nurşen GÜNEY, Hatice DEMİR, Hanife TAŞ

 

Gayrimenkul hediye eden hayırseverlere de Diyânet Vakfınca Teşekkür Belgesi verildi.

Nedim ŞAHİN, Nizamettin ŞAHİN, Sebahattin ŞAHİN, Şahap ŞAHİN

Mar`12
28
MAHALLE BASKISI ÇAĞDAŞ-MAĞDAŞ ve de BAĞDAŞ TEKERLEME ve de ŞEKERLEMELER
MIZRAP 2007

Yorumlar(0)

Mahalle baskısı

Filistin askısı,

EnverUsta keskisi

Devrimbaz eskisi

Davlumbaz üsküsü

 

Vatandaşın türküsü

Türbanlının kürküsü

Türbansızın ülküsü

Bunların gürültüsü

Mîde gurultusu

 

Şımarmışlık tortusu

Makam-mevkî korkusu

Diz çökme menisküsü

Demokrasi küsküsü

Belânın püsküllüsü!

 

Bağırırlar ciyak ciyak

Kim geçecek artık kıyak?

Milletten yediler dayak

Bilmem hâlâ bu ne ayak?

Gider mi sarımsaklasak?

 

Ramazan falan demezler

Halkın suyuna gidemezler

Bir hayır söz söylemezler

Herzeden başka yemezler

Azıcık gülümsemezler

 

Cumhûru hiç iplemezler

Anadolu’yu kliplemezler

Millî olanı tiplemezler

Değerleri çiplemezler

Katıdırlar, esnemezler

 

Kinlerini gizlemezler

Din-diyânet dinlemezler

Vatandaşı anlamazlar

Seçim-meçim tınlamazlar

Sesleri çok; gerçi azlar

 

 

Başörtüde tırlatırlar

Kitap-defter fırlatırlar

Kolluk güce zorlatırlar

Züppelere horlatırlar

Hippileri zırlatırlar

 

Millet bunları hatırlar

Seçim gelince satırlar

Zanneder ki bırakırlar

İnat eder hep şakırlar

Hem de bak; takır-takır’lar!

 

Anayasa, Babayasa

Derler; kaba-saba yasa!

Bunu Sülü Baba yapsa ya!

Sonra şapka kapsa ya!

Zincirbozan’a sapsa ya!

 

Olmasın Malezya, Sudan

Olsun hep havadan-sudan!

Uyanmasın halk uykudan

Uykumuz kaçtı kuşkudan

Olmasın Malezya, Sudan!

 

Müslümanlığın M’esine

Karşılar  Ezan sesine

Tahammül yok zerresine

“Orası ne, burası ne?

Zıt Lâiklik ilkesine!”

 

Nerden geldi bu adamlar?

Her gün bir yenisi damlar

Süslü-püslü şu madamlar

Niye halka şaşı bakar?

İnşâllâh biter tamtamlar

 

 

Nûrânî der kavga zarar

Barışta kılmalı karar

Dövüş-kavga ele yarar

Herkes bu günü çok arar

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

28.09.2007


Toplam 517 Blog, 104 Sayfada Gösterilmektedir.
«« « 20 21 22 23 24 [25] 26 27 28 29 30 » »»

En Çok Okunanlar Son Yorumlananlar Hakkımda
POPÜLER MASONLAR ORDUDA (7140)
AKROSTİŞ YAZILARI (5512)
FOTOĞRAF-NÂME (5186)
MODA-NÂME (5064)
EYMÜR-NÂME 2 (4928)
EYMÜR-NÂME 1 (4652)
Bedford-nâme (4624)
Nûri KAHRAMAN (4617)
EYMÜR-NÂME 3 (4590)
BAYRAMLAŞALIM DOSTLAR! (3949)
ÜÇ ÖZTÜRK, BİR MEVLÂNÂ.. (1)
CHP-NÂME (1)
GACAROĞLU AHMET EFENDİ (1876-1962) (1)
FOTOĞRAF-NÂME (4)
37 YIL ÖNCESİ, KÖYDE BU GÜN.. (1)
NASIL BİR İL BAŞKANI? (1)
ERKAN TEMİZ BEYİN TELEFONU (1)
BİZ DE İMAM-HATİPLİYİZ Sn. ADİL AKYURT (1)
MODA-NÂME (3)
AKROSTİŞ YAZILARI (4)
 

Www.GirdapTasarim.Com Tarafından Hazırlanmıştır...